C. Atatürk’ün Çağdaşlaşma Metodu:
Atatürk, çağdaşlaşmada kısaca özetlenen eski denemelerin ve kendi gözlemlerinin ışığında değişik bir metot uygulamıştır. O’na göre, çağdaş medeniyetin ortağı olmak, bu medeniyeti yaratan unsurları ile beraber almakla mümkündür. Çünkü, daha önce askerlik millî eğitim başta olmak üzere çeşitli alanlarda yapılan sınırlı alıntılar, tek tek yapılan düzenlemeler patrimonyal yapı içinde yürütülmüş, devleti kurtaramadığı gibi, bir kültür ve müessese çatışmasına yol açmıştı. Dolayısıyla Atatürk, eskilerin ıslahatcı ve telifci metotlarına itibar etmemiştir. O’na göre, çağdaş dünyada “neyin ne kadar alınacağı” ve “bu alınmada sınırın ne olması gerektiği” tartışması hem yersiz ve hem de faydasızdır. Çağdaşlaşmanın tek bir yolu vardır, o da çağa damgasını vuran ve rakipsiz olan batı medeniyetini bilimi, kültürü, teknolojisi, hayata bakış tarzıyla almaktır. Bunu gerçekleştirmenin yolu bilim ve fenni rehber edinmekten geçmektedir.
Atatürk, Türkiye’nin iki yüzyıllık açığını kapatmak için adeta zamana karşı savaşır. Batı dünyasının yüzyıllar boyu elde ettiği birikimleri, yani Rönesans, Reform, Büyük Fransız İnkılâbı ve sanayî inkılâbının verilerini kısa bir zaman süreci içinde Türk toplumuna mal etmeyi hedef alan sistemli bir strateji uygular.
Atatürk’ün çağdaşlaşma atılımları, Batıya rağmen batılılaşma şeklinde kendinî gösterir. Atatürk’ün bu konulardaki ilham kaynağı nazari ilkeler veya doğmalar değildir. Türk çağdaşlaşması veya Atatürk Rönesansı diyebileceğimiz bu hareket tarihin derinliklerinden gelen sürecin hassas Türkiye jeopolitikliğinin zaruretleri, Türk toplumunun beklentileri ve ülkenin ihtiyaçları ışığında şekillenmiştir.
Bilim ve fennin rehberliğinde yürütülen inkılâplar, ancak laik bir ortamda gelişebilirdi. Dolayısıyla laiklik Atatürk çağdaşlaşmasının başarı anahtarı vazifesi görmektedir.
Atatürk’ün çağdaşlaşma atılımlarını yapabilmesi için ülkede barış ve huzurun sağlanması gerekli idi. Büyük önderin “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkeleri ile uygulanan akılcı politika bunu sağlamıştır.
Atatürk, çağdaşlaşmanın kuru bir Batı taklitçiliğine dönüşmemesi ve çağdaşlaşmanın millî değerlerle bezenmiş bir sentez haline gelmesi için ciddi tedbirler almıştır. Yeri geldiği zaman değinileceği gibi, çağdaşlaşma ile millî kimliğin belirginleşmesi, Türk kültürünün halk kaynağından kendi öz değerleriyle beslenip çağdaş medeniyet içinde yerini alması amaç edinilmiştir.
İnkılâp hareketleri, devlet eliyle yukarıdan aşağıya doğru yürütülmekle beraber, bunları halka benimsetmek, onların siyasî, sosyal ve kültürel hayata katılmalarını sağlamak için önlemler alınmıştır. Özellikle toplumun yarısını oluşturan kadınlara eşit haklar tanınmış, böylece nüfusun yarısının sosyal ve kültürel hayata aktif bir şekilde katılmaları hedeflenmiştir. Yukarıda belirtilen Atatürk’e has farklı bir metod ve yaklaşımla inkılâplar ele alınmış, zaman ve zeminin uygunluğu dikkate alınarak aşama aşama birbirlerini tamamlayacak şekilde sistemli ve kararlı olarak yürütülmüştür.
Bunların gerçekleşmesi çağdaşlaşma yolundaki engelleri ortadan kaldırmak, artık hayatiyetini kaybetmiş olan kurumların yerine çağın ihtiyaçlarını karşılayacak yeni kurumlar oluşturmakla mümkündü. Bunların en başında gelenler, rejimin hukukî mevzuatını yeniden düzenlemek, Tanzimat’tan beri sürüp giden kültür ikileşmesin önlemek, din ve devlet işlerini ayırmak suretiyle devleti laikleştirmek, Türk toplum hayatının çağdaşlaşmasını önleyecek engelleri kaldırmak gibi. Yüzyılların oluşturduğu bu ortamı değiştirmek için olağanüstü güçlüklerle mücadele etmek gerekiyordu. Ulu Önder, yurdu kurtarmanın verdiği emsalsiz itibar ve halkta uyandırdığı güven duygularından güç alarak bundan sonraki hayatını çağdaş Türkiye’nin yaratılmasına vakfetti313.
Türkiye’yi çağdaşlaştıracak inkılâpları gerçekleştirmek için, önce devletin siyasî ve hukukî yapısını değiştirmek ve inkılâpları etkili ve inançlı bir şekilde yürütecek siyasî teşkilât oluşturmak gerekiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder