B. Maraş, Urfa ve Antep Savunmaları
15 Eylül 1919 Suriye Anlaşması’ndan sonra Fransızlar 29 Ekim’de Maraş’ı işgal ettiler. Fransız işgal kuvvetlerinin çoğunluğunu Ermeniler teşkil ediyordu. Bunların içinde terörist Ermeni fedaîler de mevcuttu. Maraş halkı Mustafa Kemal’in verdiği direktif üzerine, bir taraftan direnmek için örgütlenirken, diğer taraftan işgali miting ve telgraflarla protesto etti. Bütün Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri, bu işgallerin Wilson ilkelerine aykırı olduğunu, bahis konusu yerlerde yedi yüz yıldır Türk bayrağı dalgalandığını, Türk milletinin şimdiye kadar esaret altında yaşamadığı ve yaşayamayacağını, gerekirse istiklâl uğruna seve seve canını vereceğini, vurgulamaktaydılar. Mustafa Kemal, olayı İngiliz Yüksek Komiseri nezdinde şiddetle protesto etti. Temsil Heyeti Başkanı özetle: “Antep, Maraş ve Urfa’nın önce İngiltere, şimdi de Fransızlar tarafından işgalleri hak, hukuk ilkelerini çiğnemeye ve Türkiye’yi parçalamaya yönelik bir harekettir. Aydın’da Yunanlılarca yapılmış olan soykırım ve mezâlim şimdi Maraş, Urfa, Antep ve Adana illerinde, Fransız işgali altında Ermeniler aracılığı ile yürütülmektedir. Bu gayrı insanî politikaya karşı Türk milleti sonuna kadar hak ve hukukunu korumak azmindedir. Bundan doğacak felâketlerin sorumluluğu itilâf devletlerine ait olacaktır250”.
Maraş’ta Faransız işgaliyle, ilk günden itibaren gerginlikler başladı. Fransız birlikleri içindeki Ermenilerin taşkınlıkları halkı harekete geçirdi. Özellikle bir Türk kadına sarkıntılık eden Fransız üniformalı Ermeni’nin Sütçü İmam tarafından öldürülmesi şehri ayağa kaldırdığı gibi, Ermeni tecavüzlerinin çoğalmasına yol açtı. Olaydan bir kaç gün sonra, Fransız işgal Komutanı kaledeki Türk bayrağını indirtti. Halk “bayraksız namaz kılmayız” sloganlarıyla kaleye yollandı ve Fransız bayrağını indirerek Türk bayrağını astı. Olayların tırmanması ürenine Doğu Bölgesi Komutanı General Querette Maraş’a geldi. Sert tedbirlerle duruma hâkim olmak istedi. Generalin Maraş’a getirmek istediği takviye kuvvetleri, Kuva-yı Millîye ile çarpışmak zorunda kaldılar. Valinin Mutasarrıf Vekili ve şehrin ileri gelenlerini tutuklaması üzerine, şehir içinde çarpışmalar başladı. (21 Ocak 1920). 10 Şubata kadar şiddetle devam eden çarpışmalar sonunda, Maraş’ı dize getiremeyeceklerini anlayan Fransızlar şehri boşalttılar. Geri çekilme esnasında çarpışma ve soğuktan ciddi kayıplara uğradılar. Mustafa Kemal, kahraman Maraşlıları “Türk milletinin azamet ve yüceliğini bağımsız yaşamak iradesini bütün dünyaya karşı ilân ettikleri için” hararetle kutladı. XV. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir de Maraş kahramanlarına “ Öldünüz fakat Türklüğü öldürmediniz. Millî tarihimize emsalsiz bir celâdet menkıbesi” yaşattınız sözleri ile Maraş’ın kurtulmasını tebrik etti.
Mustafa Kemal, Fransızların Maraş’ı geri almalarını önlemek için ne şekilde tertibat alınması gerektiğini ilgili yerlere duyurdu251.
Maraş’ın kurtuluşu Fransızlara karşı savaşan halkın moralini yükseltti. Kesin zafere olan inancı tazeledi.
Olay İtilâf devletleri arasında asabiyete yol açtı. Ermeniler soykırıma uğruyor sloganları ile dünya kamuoyunu yanıltmaya çalıştıkları gibi, olayı İstanbul’un işgali için bir bahane olarak kullandılar.
Türkler, Maraş’tan sonra Urfa’yı kurtarmak için harekete geçtiler. Urfa bölgesindeki Kuva-yı millîye birliklerine Namık Bey takma adı altında yüzbaşı Ali Saip Bey (URSAVAŞ) komuta ediyordu. Onun yönlendirmesiyle, aşiretler demiryolunu sabote ettiler. Ali Saip Bey, 7 Şubat 1920’de Fransızlara 24 saat süreli bir ultimatom vererek şehrin boşaltılmasını istedi. Türkler yaklaşık 3000 kişi ertesi gün şehre girdiler. Fakat şehri tamamen almak mümkün olmadı. İşin uzaması üzerine, Mustafa Kemal XIII. Kolordunun tarafsız bir görünümden çıkarak “bir miktar birliği millî kuvvet şeklinde” süratle Urfa’ya göndermesini istedi. “Düşmanların millet ve memleket menfaatlerini ve bağımsızlığımızı merhametsizce yok etmeye çalıştığı bir sırada hepimizin en büyük çalışmayı göstermemiz” gerekir ifadesiyle, kolorduyu uyardı ve muktedir kişilerden Urfa’ya adam gönderilmesi talimatını verdi252.
Bu arada dışarıdan takviye alamayan Fransızların dayanma gücü gittikçe zayıflamaktaydı. Nitekim onların başvurusu üzerine, 9 Nisan’da mütareke yapıldı ve Fransızlar 11 Nisan gecesi Urfa’yı boşalttılar. Yolda baskına uğrayan Fransızlar ağır kayıplar verdiler. Yapılan çarpışmalar sonunda Fırat doğusu ve özellikle Urfa tam olarak güven altına alınmış oldu.
Fransızların Antep dolaylarını 5 Kasım 1919’da İngilizlerden teslim almalarından sonra, işgal edilen diğer yerler de olduğu gibi, Ermenilerin can, mal ve namus güvenliğini ortadan kaldıran tecavüzleri üzerine, Antep Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti savunma önlemleri aldı. Öncelikle Antep-Kilis yolunu kesmekle teğmen Şahin Bey’i (asıl adı Said) görevlendirdi. Şahin Bey 1920 Mart başlarında Antep’e gönderilen Fransız birliklerini yenilgiye uğratarak çekilmek zorunda bırakmıştı. Ama 26 Mart’ta güçlü bir Fransız birliğine üç gün kadar direnmiş ve son nefesini Fransız süngüleri altında vermişti. Fransız takviye kuvvetlerinin gelmesi Anteplileri yıldırmamış, şehirde savunma önlemleri çoğaltılmış, Fransızlara Antep’i boşaltmaları için bir protesto yazısı verilmişti. Antep savunmasını üstlenmek üzere Kılıç Ali Bey, Mustafa Kemal tarafından görevlendirildi. 1 Nisan 1920’de başlayan Antep savunması, 8 Şubat 1921’e kadar inanılmaz zor şartlar altında devam etti. Ancak savunmacıların ağır zayiatı ve yiyecek maddelerinin tükenmesi, Kuva-yı Millîye Komutanı Özdemir Bey’in yaptığı muhasarayı yarma hücumlarının sonuç vermemesi üzerine, şehir ileri gelenleri teslim olma kararı aldılar. Antep 9 Şubat 1921’de teslim oldu. On ay süreyle direnen Antep’e Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla gazi unvanı verildi253.
Toroslar bölgesinde ise, 1920 başlarından beri Kuva-yı Millîye Fransızlarla savaş halindeydi. Toros yamaçlarını ve Pozantı geçitleri Fransızlardan temizlenmişti. Burada 800 kişilik bir Fransız birliği teslim alındı. Fransızların Mustafa Kemal’e başvurmaları üzerine, 30 Mayıs’tan itibaren geçerli olacak bir ateşkes anlaşması yapılmıştı254. Fransızlar böylece TBMM Hükümetini dolaylı olarak tanımış olmaktaydılar. Ancak anlaşma uygulanamadı. Çünkü Fransızlar sözlerini tutmadıkları gibi, Zonguldak ve Ereğli’yi işgal ederek ateşkesi bozmuşlardı. 18 Ağustos 1920’de çarpışmalar yeniden başlamıştı. 26 Haziran 1920’de İran hududu ile Fırat nehri arasındaki bölgede Elcezire Komutanlığı kuruldu, Cephe Komutanlığına Nihat Paşa (ANILMIŞ) atandı. Fırat’ın batısından Toroslar’a kadar olan bölgede Adana Cephesi oluşturularak, başına Kurmay Albay Selâhattin Âdil getirildi. 1920 yazı boyunca Kuva-yı Millîye, Mersin, Tarsus ve Adana mıntıkasında baskınlarla Fransızları hırpaladı. Çukurova kuzeyinde Fransızlar tarafından silahlandırılmış ve örgütlenmiş Ermeni kuvvetleri vardı. Özellikle Saimbeyli (Haçin) bir direniş merkezi durumundaydı. Burası şiddetli savaşlardan sonra 15/16 Ekim 1920 gecesi ele geçerildi. Keza diğer bir direniş merkezi olan Zeytûn (Süleymanlı) 29 Haziran 1921’de millî kuvvetlerin kontrolüne alındı.
Sonuç olarak 1921 yılı başına kadar yapılan savaşlarda, Urfa güneyinde Toroslarda birer Fransız taburu yok edilmiş, Maraş ve Urfa kurtarılmış, Saimbeyli (Haçin)’de Ermeni âsileri yenilmiş, Süleymanlı kurtarılmış, Çukurova’da bir Ermeni devleti kurmak hayali yok edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder