E. İnkılâplara Tepki: Gazi M. Kemal’e Suikast
Bu köklü yenilik hareketleri, İnkılâp karşıtı ve iktidar tutkunu güçlerin tekrar harekete geçmelerine yol açtı.
Gazi halkın nabzını tutmak, İnkılâpların nasıl uygulandıklarını görmek, Cumhuriyet rejimini halka sevdirmek, halkla bütünleşmek gibi amaçlarla uzun yurtiçi gezileri yapmaktaydı. 1926 Haziranında böyle bir gezi esnasında Balıkesir’den İzmir’e gitme hazırlığında iken, İzmir Valisi Kâzım (DİRİK) Paşa’dan bir tel alır. Tel de hazırlanan suikast dolayısıyla, İzmir’e hareketinin ertelenmesi istenmekteydi (14 Haziran 1926). Ulu Önder hareketini erteler. Bu suikastı yapacak olan 1. Dönem milletvekillerinden Ziya Hurşit ve suç arkadaşları 14/15 Haziran gecesi kaldıkları otelde suikast silâhlarıyla birlikte yakalandılar. Gazi’nin gelişinin ertelenmesinden kuşkulanan ve suikastçıları motorla kaçıracak olan Giritli Şevki, durumu İzmir Valisi Kâzım Dirik Paşa’ya ihbar etmişti. Gazi durumu yerinde görmek üzere, 16 Haziranda İzmir’e geldi. Halkın coşkun gösterileriyle karşılandı.
Olay kamuoyuna 19 Haziran’da duyuruldu. Geniş yankılara yol açtı. Halk bir yandan Gazi’ye sevgi ve bağlılık telgrafları yollarken, bir taraftan da olayı lanetleyen toplantılar düzenlendi.
Gazi, gösterilen sevgiyi bir demeçle cevaplandırdı. Olayın şahsından ziyade, kutsal cumhuriyete ve onun yüksek ilkelerine karşı olduğunu belirtti ve demecini şu sözlerle noktaladı: “... Benim nâciz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır. Ve Türk Milleti emniyet ve saadetini temin eden prensiplerle medeniyet yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecektir” 365.
Gazi suikast haberini alınca, Ankara’da bulunan İsmet Paşa’yı haberdar etmiş ve “geniş bir tertip olduğunu” belirterek İstiklâl Mahkemesinin İzmir’e gönderilmesini ve her ihtimale karşı onun Ankara’da müteyakkız olmasını istemişti 366.
İstiklâl Mahkemesi İzmir’e geldi ve 26 Haziran’da çalışmalarına başladı. Duruşmalar 13 Temmuz’a kadar devam etti.
Bu arada bir çok kişi olayla ilgili olarak tutuklanmıştır. Bunlar arasında Gazi’nin Millî Mücadele’deki yakın silâh arkadaşları olan Ali Fuat (CEBESOY), Kâzım (KARABEKİR), Refet (BELE) Paşalar da vardı.
Ziya Hurşit yakalanınca, olayla ilgili bilgiler verir. Suikast daha önceden tasarlanmış, önce Ankara’da yapılması düşünülmüş, sonuçta İzmir için karar verilmiştir. Ziya Hurşit’in suç ortağı olan iki kişi, İttihat ve Terakki’nin fedailerinden olup, Millî Mücadele’de Kocaeli mıntıkasında faaliyette bulunan emekli jandarma Yüzbaşı Sarı Efe Edip Bey’in adamlarıydı. Ziya Hurşit’i, ona Şükrü Bey göndermişti. Şükrü Bey, İttihat ve Terakki’nin ileri gelenlerindendi. Bir ara Maarif Bakanlığı da yapmıştı. İşe Şükrü Bey’in karıştığı öğrenilince olay, eski İttihatçılardan olup daha sonra Terakkiperver Cumhuriyet Partisine girenlere ve dolayısıyla TCF’ne sıçramıştır. Cavit Bey, Dr. Nâzım Bey, Canbolat Bey, Gazi’nin eski arkadaşı Ayıcı Arif Bey, İttihat ve Terakki’nin örgütçüsü Kara Kemal, tanınmış fedaisi Abdülkadir, Rüştü Paşa, Nail Bey Halis Turgut, Cafer Tayyar Paşa olayla ilgili görüldüler.
Mahkeme sonucunda, Ziya Hurşit ve onun iki yardımcısı, İzmir Mebusu Şükrü, Eskişehir Mebusu Ayıcı Arif, Saruhan Mebusu Abidin, İstanbul Mebusu İsmail Cambolat, Erzurum Mebusu Rüştü Paşa, eski Trabzon Mebusu Hafız Mehmet, Sarı Efe Edip, Sivas Mebusu Halis Turgut, Çopur Hilmi (Emekli Teğmen), Veteriner Albay Rasim idama mahkum oldular ve karar infaz edildi. Kara Kemal ve Abdülkadir gıyaplarında idama mahkum oldular. Kara Kemal saklandığı yerde intihar etti. Abdülkadir Bulgaristan’a kaçmaya çalışırken yakalandı ve idam hükmü infaz edildi.
Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Refet, Cafer Tayyar ve Mersinli Cemal Paşalarla Mebuslardan Faik, Sabit, Halit, Feridun Fikri, Kâmil, Zeki, Bekir Sami, Besim, Necati, Münir Hüsrev, eski Erzurum Mebusu Necati, eski mebus Nafiz Beylerin beraatına karar verildi.
Cavit Bey, Ergani Mebusu İhsan, Ardahan eski Mebusu Hilmi, Mersin eski mebusu Salâhaddin (ÇOLAK), Sivas eski Mebusu Kara Vasıf, Erzurum eski mebusu Hüseyin Avni, İzmir eski valisi Rahmi, İstanbul Mebusları Rauf ve Adnan Beyler’in Ankara’da ayrıca yargılanmaları uygun görüldü.
Bu dava İttihatçılığın tasfiyesiyle sonuçlandı.
İttihatçıların lideri konumunda olan Cavit Bey, Ardahan eski Mebusu Hilmi, Dr. Nâzım, Yenibahçeli Şükrü’nün kardeşi Nail, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını zorla değiştirme girişiminde bulundukları gerekçesiyle idama mahkum oldular. Eski Başbakan Rauf (ORBAY) Bey ile İzmir eski valisi Rahmi 10 yıl sürgün cezası aldılar367.
Anlaşıldığına göre, suikast olayının arkasında, komitacı eski İttihatçılar vardır. Bunlar, aynı zamanda, TCF’nin de mensubu olduklarından, parti dolaylı olarak olaya bulaştırılmıştır. Bunlar atak ve girgin bir kişi olan, şahsî sebeplerle de hareket ettiği anlaşılan Ziya Hurşit’i kullanmışlardır. Amaç kendi değerlendirmelerine göre, emanetçi kabul ettikleri, Cumhuriyetin bânisi Gazi M. Kemal’in canına kıymak ve özlemini çektikleri iktidarı ele geçirmektir. Bu meş’um plân başarısızlığa uğratılmış, inkılâp karşıtlarının muhalefet sahnesinden ayrılmaları ve Cumhuriyetin İttihatçıları tasfiye etmesiyle sonuçlanmıştır.
Bundan sonra, Gazi Takrir-i Sükûn Yasasının da varlığından yararlanarak, “Türk milletini medenî cihanda lâyık olduğu yere yükseltmek ve Türkiye Cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde her gün daha ziyade yüceltmek faaliyetine” daha da artan bir hız ve kararlılıkla devam etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder