C) Şeyh Sait Ayaklanması ve Takrir-i Sükûn Kanunu
1. Şeyh Sait Ayaklanması
Şeyh Sait ayaklanmasının derininde bölgenin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısının etkisi olduğuna şüphe yoktur. Bölge halkı, ortaçağlardan beri devam eden kendine özgü, şeyh ve ağa hâkimiyeti altında fakir, yoksul ve eğitimden mahrun bir hayat sürmekteydi.
Millî Mücadele sırasında, “bölge halkı, Anadolu harekâtında memleket birliğini muhafaza etmek millî hükümeti kuvvetli bulundurmak için arzu ile yardımcı” olmuşlardı343.
Lozan barışından sonra, hilâfetin kaldırılması üzerine, özellikle dış kaynaklı dinî tahrikler, eski padişah Vahidettin taraftarları ve Musul meselesi dolayısıyla İngilizlerce sistemli bir şekilde yürütülmekteydi. Bu arada İngilizlerin Hakkâri ilinin bir kısmını ele geçirmek için başlattıkları ve fiilen destekledikleri Nasturi ayaklanması, Kolordu Komutanı Cafer Tayyar (EĞİLMEZ) Paşa tarafından bastırılmış ve kaçan Nasturiler 1924 Eylül sonlarında Irak’a iltica etmişlerdi. Olay sırasında, İngiliz telkinleriyle bir kaç görevli de Irak’a kaçmış, kaçanlardan bir kaçı yakalanmış mahkemeye verilmişti. Bununla ilgili olarak bölgede etkili bir dinî lider olan Şeyh Said’in de ifadesi istinabe yoluyla alınmıştı. Şeyh bundan telaşlanmış ve çevrede kışkırtmalara girişmişti. Esasen İstanbul’dan gelen oğlu Ali Rıza, Seyit Abdülkadir’in Hakkâri’de ayaklanma başlatacağı konusunda bilgi getirmişti. Şeyh Saidin yanında bulunan iki kişi jandarmalarca aranmaktaydı. Bunlar tutuklanmak istenince, şeyhin adamları silâhla karşı koydular. Jandarmalar esir edildiler (13 Şubat 1925). Şeyh, Piran’da verdiği vaazda “Medreseler kapandı, Din ve Vakıflar Bakanlığı kaldırıldı, din elden gidiyor” sloganıyla dinî kurtarmak hilâfeti ihya etmek amacıyla halkı yeşil sancak altına davete başladı. Ayaklanma süratle yayılma yoluna girmekteydi. Asiler ilk sıralarda zayıf askerî birlikleri yenilgiye uğratarak Genç, Çabakçur, Elazığ, Hani’yi ele geçirerek Diyarbakır önlerine gelmişlerdi.
Başbakan Fethi Bey (OKYAR) köylüyü ezen âşar vergisini yeni kaldırmıştı (17 Şubat 1925). Doğudaki ayaklanmanın, bölgede sıkı yönetim ilân etmek, yöresel askerî önlemler almak suretiyle halledileceği ve olağanüstü tedbirlere gerek kalmayacağı kanısındaydı. Bu itibarla Diyarbakır, Elazığ, Genç, Ergani, Malatya, Muş, Dersim, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van, Hakkâri illeriyle, Erzurum’un Kiği ve Hınıs ilçelerinde bir ay süreyle sıkı yönetim ilân edilmesini teklif etti. Teklif muhalefet partisinin de tam desteği ile kabul edildi. Ayrıca dinîn siyasete alet edilemeyeceğine ve bu suçun vatana ihanet sayılacağına dair bir yasa teklifi muhalefetin de oyları ile tartışmasız kabul edilmişti.
Bu önlemlere rağmen, isyanın bölgede süratle yayılması, basındaki haberler, havayı değiştirmeye başlamıştı. CHF’nin “şahinler kanadı” isyanı yurt çapında Cumhuriyet’e ve inkılâplara yönelik içerden ve dışardan destekli bir karşı ihtilâl hareketi olarak değerlendiriyordu. Gazi de durumu dikkatle izlemekteydi. Sağlık nedenleriyle İstanbul’da bulunan İsmet Paşa’yı 20 Şubat’ta Ankara’ya çağırdı ve olayı beraberce takip etmeye başladılar. Olayların gelişmesi üzerine, CHP Grubunda Fethi Bey bazıları tarafından şiddetle eleştirildi ve sert tedbirler alması istendi. Bu arada TCF’de “Efkâr ve hissiyat-ı dinîyeye riayetkardır” ifadesi dolayısıyla tenkit edildi. Tartışmaların uzaması üzerine, “Partinin bir lideri vardır. Onu dinleyelim” teklifi yapılarak Gazi davet edildi. Gazi uzun konuşmasında “Milletin elinden tutmaya lüzum vardır. İnkılâbı başlayan tamamlayacaktır” sözleriyle enerjik bir tutum alınmasını istedi. Yapılan oylama sonucunda 60’a karşı 92 itimatsızlık oyu alan Fethi Bey, 2 Mart 1925’te istifâ etti 344.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder