C. Lausanne Antlaşmasının Değerlendirilmesi
Lausanne Antlaşması ile Mustafa Kemal’in son derece güç şartlar içinde başlattığı Millî Mücadele, Mehmetçiğin süngüsü ile çizdiği sınırlarla tescil edilmiştir. Keza bu antlaşma ile “dünün her an ölümü beklenen hasta adamından” genç dinamik tam bağımsız yeni bir devlet doğmuştur. Böylece Avrupa’nın birkaç yüz yıldır “Doğu Meselesi” adı altında yoketme amacı ile yürüttüğü Sèrves antlaşmasıyla gerçekleştirme noktasına getirdiği politika iflâs etmiş oluyordu. Mümkün olan ile olmayanın sınırını doğru hesaplayan Mustafa Kemal, Misak-ı Millî sınırlarını içinde homojen bir vatan ve yönetim bakımından her türlü dış müdahaleye kapalı, tam bağımsız bir devlet oluşturmayı amaç edinmişti. Dolayısıyla Lausanne’da tam bağımsızlığa gölge düşürebilecek her türlü kaydın kaldırılması için mücadele edilmiştir. Böylece Türkiye yıllardan beri devam eden Avrupa’nın siyasî ve iktisadi vesayetinden yakasını kurtarmıştır. Özellikle zorunlu nüfus mübadelesi ile Anadolu’nun Türkleşmesi tamamlanmış büyük devletlerin azınlıkları koruma bahanesiyle ülkenin iç işlerine yaptıkları müdahalenin kaynağı kurutulmuştu. Lausanne gerçeklere dayalı ve dengeli bir barış anlaşması niteliği ve Türkiye’nin basiretli yöneticilerinin idaresi ile ülkeye, bugün itibarıyla 78 yıllık, tarihinin en uzun barış dönemini sağlamıştır. Bu sayede Atatürk Türkiyesi güçlenmek ve çağdaşlaşmak için gerekli zamanı kazanmış, Atatürk inkılâplarıyla her bakından yeni bir yapılanmaya girişmiş, yepyeni modern bir çehreye bürünmüştür.
Lausanne, haliyle Yunanistan’ın Anadolu macerasını noktalamıştır. Büyük hayallerin cazibesi ve emperyalist büyük devletlerin teşvikiyle, kaldırabileceğinden ağır bir yükün altına giren Yunanistan, Anadolu felâketiyle çok ağır bir darbe yemiş, yıllarca siyasî istikrarsızlık içinde kalmıştır. Anadolu’dan gelen mübadillerle sosyal ve ekonomik sıkıntı daha da ağırlaşmıştır. Anadolu macerasının diğer bir sonucu da, Megali İdea – Büyük Yunanistan hayali bir süre için Yunan politikacıların kafalarında geri plâna itilmiştir.
Gazi Mustafa Kemal, Lausanne görüşmelerinin her safhasını takip ve gerektiğinde müdahale ederek Türk isteklerine uygun bir barışın yapılmasını sağlamıştır.
Sonuç itibarıyla, Gazi Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’den 24 Temmuz 1923’e kadar devam eden dönemde, Türk Millî Kurtuluş Hareketi’nin odağı temel faktörü olmuş, kudretli kişiliği, üstün teşkilâtçılık ve komutanlık vasıfları, bitip tükenmeyen enerjisi, ileriyi önceden görebilme ve sezebilme ve gerçekçi davranabilme meziyetleri; zaman ve mekân ve imkân faktörlerini en iyi kullanabilmek yeteneğiyle, yok edilmenin eşiğine gelen Türkiye’yi yeniden ve daha güçlü olarak ayağa kaldırmış ve bağımsızlığını ebediyen koruyabilmesi için onu çağdaş ufuklara yönlendirmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder