"Kaderin Adamı” Tarih Sahnesine Giriyor


Mustafa Kemal atandığı 19. Tümen henüz oluşma halindedir. Onu bir hayli uğraşmadan sonra bulur. 2 Şubat’ta komutayı ele alır. Tümen 57 alay ile 2 depo alayından oluşmuştur. 19. Tümen 25 Şubat’ta Eceabad’a geçer. Orada 72 ve 77 alaylarla yeniden örgütlenerek Eceabad Seddülbahir savunması ile görevlendirilir.
Bu arada Rusya, Almanya karşısında bunalmıştır. Silâh, araç ve malzemeye ihtiyaç vardır. İtilâf devletleri Rus savaş gücünü takviye etmek, Osmanlı Devleti’ni savaş dışı kılmak, Balkan Devletlerini ve İtalya’yı yanlarına çekebilmek gibi nedenlerle Çanakkale Boğazını açmaya karar verirler. Ancak Boğaz nasıl geçilecektir? Sadece donanma gücü ile bu mümkün müdür? Bu şüphelidir. Fransızlar kesin sonuç Batı Cephesinde alınacağı için kara harekâtına şiddetle karşı çıkarlar. Dolayısıyla Çanakkale 18 Mart 1915’te güçlü müttefik deniz kuvvetiyle zorlanır. Netice ümit kırıcıdır. Saldırganlar üç muharebe gemisi, 2 zırhlı ve bir kravazör kaybeder ve çekilmek zorunda kalırlar.
Yenilgi özellikle İngiliz ve Fransız sömürgelerinde olumsuz yankılar yaratır. Olay bir itibar meselesine dönüşür. Müttefikler ister istemez kara harekâtına karar verirler. Boğaz istihkâmları susturulacak, İstanbul yolu açılacaktır.
Türk tarafı da 18 Mart’tan sonra bölgede bir çıkarma hareketi beklemektedir. Dolayısıyla bölgede 5. Ordu oluşturulmuş, başına Alman Generali Liman von Sanders mareşal rütbesi ile atanmıştır. Mareşal ilk iş olarak Türk komutanlarınca hazırlanan düşmanı kıyı hattında karşılamak stratejisi yerine, savunmayı düşman topçu menzil hattı dışına alan esnek bir savunma sistemini benimsemiştir. 5. Ordu emrinde, 6. Piyade Tümeni bir Süvari Tugayı, 4 seyyar jandarma taburu vardır. Liman Paşa çıkarmayı Saros Körfezi veya Anadolu kıyısında beklemektedir. Bu itibarla 2 tümeni Gelibolu’da, 2 tümeni Anadolu yakasındadır, 1 tümeni yarımada güneyini savunacak şekilde konuçlandırılmıştır. Mustafa Kemal’in komutanı olduğu, 19. Tümen ordu ihtiyatı olarak Bigalı’dadır. Bu plâna göre, Gelibolu Yarımadası güneyine yapılacak çıkarma harekâtı karşısında bir Türk tümeni bulunacaktır.
Buna karşılık İngiltere ve Fransa ateş gücü yüksek 5 piyade tümeni ve 1 piyade tugayını çıkarma için görevlendirmişlerdir. Arkalarında güçlü bir donanma desteği vardır. Plânları şöyledir: esas çıkarma Seddülbahir ve Kabatepe’ye yapılacaktır. Kumkale’ye çıkacak Fransız birliği 2 Türk tümeninin esas çıkarma yerine müdahalesini önleyecektir. Saros Körfezinde gösteri hareketleri düzenlenecektir. Seddülbahir’e çıkanlar birinci gün Alçıtepe’yi; Kabatepe’ye çıkanlar birinci gün Conkbayırı – Kocaçimen hattını ele geçirerek Boğaz tabyalarının gerilerine inerek onları susturacak ve İstanbul yolunu açacaklardır. Hesaplarına göre, bir hafta içinde plân gerçekleşerek ve Osmanlı Devleti savaş dışı edilecektir.
Çıkarma hareketi bu plâna göre 25 Nisan 1915 günü erken saatlerde başlar. Çıkarma bölgesinde sadece 9. Tümenin birlikleri vardır. Bu tümenin 26. Alayı Seddülbahir’de ateş gücü çok üstün olan çıkarma birliklerine karşı kahramanca direnir. Ancak İngiliz ve Fransızlar ağır zayiat pahasına güç halle kıyıda tutunurlar.
Esas sürpriz kuzeyde hazırlanmıştır. Anzak Kolordusu Kabatepe’nin biraz ilerisine sürüklenerek Arıburnu’na çıkar. Hedef Conkbayırı – Kocaçimen hattını tutmak ve Kilidülbahir platosunun kuzeyle bağlantısını kesmek ve Boğaz tabyalarının gerisine düşerek onları  susturmaktır. Kıyı zayıf gözetleme birliklerince tutulmuştur. Çıkarmayı takip eden saatlerde 9. Tümen Komutanı Halil Sami, 19. Tümen’den bir tabur yardım ister. 19. Tümen komutanı Mustafa Kemal, bu istek ve kendi yaptırdığı gözetlemeler sonucunda, önceden düşündüğü gibi, düşmanın önemli kuvvetlerle karaya çıktığını ve hedeflerinin Conkbayırı ve Kocaçimen Tepesi olacağını isabetle tahmin eder. Durum naziktir. Boğaz savunması çökme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Hemen birliklerini hazır hale getirir. Tümen ordunun yedek gücüdür. Ancak ordu komutanının emri ile kullanılabilir. Ordu komutanı ile irtibat sağlamak ister, ama bu gerçekleşmez. Kolorduyu durumdan bilgilendirir. Bütün sorumluluğu üzerine alarak 57. Alay ve bir dağ bataryasının başına geçerek Kocaçimen Tepesi’ne hareket eder. Oraya vardığında denizdeki zırhlılar ve gemiler görülür. Ama Arıburnu görüş alanının dışında kalmaktadır. Mustafa Kemal alaya kısa bir istirahat verip, Conkbayırı’na yönelir. Yanında birkaç subay vardır. Önce atlı sonra yaya olarak Conkabayırına varılır. Görülen manzara şudur: Bir Türk Müfrezesi Conkbayırı’na koşarak çekilmektedir. Mustafa Kemal derhal müdahale eder:
- Niçin kaçıyorsunuz?
- Efendim, düşman!
- Nerede?
- İşte diye 261 rakımlı tepeyi gösterirler.
- Düşmandan kaçılmaz.
- Cephanemiz kalmadı.
- Cephaneniz yoksa, süngünüz var. Süngü tak, yere yat, komutunu verir. Gerideki birliklerinin marş marşla oraya gelmelerini emreder. Takip eden düşman birlikleri de yere yatmak zorunda kalırlar. 57. Alayın birlikleri yetişince, derhal saldırıya geçilir ve tümenin diğer alaylarını da hareket sahasına yakınlaştırır. Ayrıca 27. Alaya da hücum emri verir. Mustafa Kemal, askere taarruz etmeyi değil, ölmeyi emretmiştir. Onlar da vatanları uğruna ölümüne saldırırlar. Düşman birlikleri geriye atılır. Hatta bir kısmı paniğe kapılarak sandallara koşarlar. Anzak Kolordu Komutanı birliklerinin geri alınmalarını teklif eder. Amiraller bunun için en az 3 gün gerektiğini belirtince İngiliz Başkomutanı Hamilton birliklerden direnmelerini ister.
Gece olunca Anzaklar yeni birliklerle takviye edilir. Ertesi günü saldırıyı tekrarlarlar. Mustafa Kemal de iki piyade alayı takviye alır, taarruza kalkar. Ancak eldeki kuvvetin azlığı, askerin aşırı yorgunluğu, karşı tarafın devamlı takviye alması ve güçlü donanma desteği, arazinin durumu, düşmanı denize dökmeye mani olur. Fakat Conkbayır’ı tutulmuş, düşman baskını boşa çıkarılmış, Boğazın açılması önlenmiş, düşmanlar bir kıyı şeridine adeta hapsedilmiştir.
Bu başarılar üzerine Mustafa Kemal, 1 Haziran 1915’te harp meydanında albaylığa yükseltilir.
Düşman Seddülbahir’den cephe saldırılarıyla, Arıburnu’nunda da çevirme hareketleriyle Boğaz tabyalarını düşürüp, donanmasına İstanbul yolunu açamamıştır. Bu durumda karşısında iki seçenek vardır.
1) Kış gelmeden önce çekilmek,
2) Yeni kuvvetler getirerek zaferi sağlamak. Türkler için önemli olan 2. İhtimal karşısında yeni saldırı hedefini doğru tahmin etmek ve ona göre isabetli tedbirler almaktır.
Mustafa Kemal’e göre yeni bir saldırının temel hedefi yine Conkbayırı ve Kocaçimen Tepesi olacaktır. Bunun için düşman, muhtemelen Arıburnu kuzeyine çıkacaktır. Dolayısıyla Kabatepe’yle Suvla – Anafartalar bölgeleri, ayrı birer savunma bölgesi olarak düzenlenerek, sorumlu birer komutanın emrine verilmelidir. Fakat Mustafa Kemal’in ısrarla yaptığı sözlü – yazılı uyarılar ciddiyetle dikkate alınmaz. Arıburnu kuzey mıntıkasına 2500 kişilik bir birlik yerleştirilmekle yetinilir.
İtilâf kuvvetleri 6 Ağustos’ta Arıburnu cephesinde şiddetle saldırıya geçerler, biraz ilerlemeden sonra durdurulurlar. 7 Ağustos’ta 19. Tümene yapılan saldırı da arzu edilen neticeyi vermez. Gerçekte bütün bu hareketler, Türk kuvvetlerini ve yedek güçlerini yerlerinde tutmak amacına yöneliktir. Asıl sürpriz saldırısı kuzeye, Mustafa Kemal’in ısrarla söylediği yöne yöneltilmiştir. 6/7 Ağustos gecesi iki düşman tümeni Arıburnu kuzeyine çıkar ve Conkbayırı istikametinde saldırıya geçer. Daha kuzeyde Suvla’ya çıkarılan 3 tümenin amacı ise, Saros körfezi mıntıkasından gelecek Türk takviye kuvvetlerini önlemek ve Kocaçimen Tepesi kuzeyinden geniş bir çevirme hareketiyle Boğaza inmektir. Durum kritik, her an kıymetlidir. Ordu Komutanı Liman Paşa Anafartalar Grup Komutanına derhal taarruz emri verir. Komutan askerin aşırı yorgunluğu nedeniyle saldırının bir gün ertelenmesini ister. Komutan derhal emekliye sevk isteğiyle görevden alınır. 8/9 Ağustos gecesi Mustafa Kemal Anafartalar Grup Komutanı olmuştur 37. Henüz 34 yaşındadır. Ortaya çıkan tehlikeli durumu önlemekle görevlendirilmiştir. O zamanki İngiliz Bahriye Nazırı Churchill’in deyimiyle “kaderin adamı” 9 Ağustos 1915’te süngü hücumu ile düşmanı Anafartalarda geriletir. 10 Ağustos sabahı “İlahî bir süngü hücumu” ile cephenin kilit noktası Conkbayırında durumu düzeltir. Bu savaşlarda Mustafa Kemal’in göğsüne bir şarapnel parçası isabet eder. Saat parçalanır, kendisine bir şey olmaz. Bundan sonraki hareketler savaşın gidişini etkilemez. “iyi sevk ve idare edilen, cesaretle, yiğitlikle dövüşen asil Türk ordusu karşısında” itilâf kuvvetleri siperlere gömülürler38a. 
Bu arada takviye kuvvetleri isteyen İngiliz Başkomutanı General Hamilton 16 Ekim 1915’te görevden alınmıştır. Yerine atanan General Monroe “En iyi çözüm Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmaktır.” görüşündedir. İngiliz Millî Savunma Bakanı Kitchener durumu yerinde gördükten sonra boşaltma kararını alır. 19 – 20 Aralık 1915 Arıburnu ve Anafartalar, 8 – 9 Ocak 1916’da Seddülbahir boşaltılır.
Mustafa Kemal tahliyeden önce 10 Aralık’ta görevi Fevzi Paşa’ya (Çakmak) devretmiştir. Onun Çanakkale’den ayrılış nedeni sağlık sorunlarına bağlanmaktadır. Aslında esas sebebin Liman Paşa ile aralarında çıkan görüş ayrılığı olduğu anlaşılmaktadır38b.
Çanakkale Savaşı birçok açıdan önemli sonuçlar doğurur. Bunlar arasında savaşın iki yıl uzaması, Çarlık Rusyası’nan çökmesi, Balkan Devletleri’nin ve İtalya’nın savaş politikalarının değişik yönlenmeleri, Türk Ordusuna kazandırdığı moral gücü ilk önce söylenmesi gereken şeylerdir.
Ancak Çanakkale Savaşlarının en önemli sonucu Mustafa Kemal’in askerî dehasını gözler önüne sermesidir. Mustafa Kemal olaylar karşısında durumu çabuk kavramak, süratle ve soğukkanlılıkla gerçekçi, yürekli ve kendine  güven içinde doğru karar vermek, verdiği kararı büyük bir enerji ve cesaretle bizzat uygulamak, insiyatifini cüretle, fakat isabetle kullanmak, sorumluluğu çekinmeden üzerine almak, gibi üstün komutanlık kabiliyeti göstermiş ve savaşın genel gidişi üzerinde birinci derecede etkili olmuştur.
Nitekim İngiliz resmi tarihi bunu şöyle özetler. “Bir tümen komutanının 3 muhtelif yerde vaziyette nüfuz ederek, yalnız bir muharebenin gidişine değil, aynı zamanda bütün sefer ve hatta bir milletin mukadderatı üstünde bu kadar derin tesirler yaptığı tarihte pek ender rastlanan bir olaydır.”
Zamanın İngiliz Bahriye Nazırı, İkinci Dünya Savaşı’nın yılmaz İngiliz Başbakanı Churchill, onun rolünü şöyle ifade eder: “Mustafa Kemal 9 Ağustos’da Anafartalar’daki başarılı harekatından sonra geceyi, bu paha biçilmez sırtı alma hazırlığı içinde büyük çaba harcayarak geçirdi. Bizzat yönettiği şiddetli baskın hücumu ile, bu dar bölgede yerleşmiş olan bin kişilik İngiliz kuvvetini yok etti. Türkler Conkbayır’ını aştılar ve zaferin sonuna kadar da orada kaldılar. Bu başarı perdeyi kapatan olaydır.”
Gelibolu’daki birliklerin başkomutanı General Hamilton 9 – 10 Ağustos 1915 Savaşları için şu kaydı düşmüştür: “... Conkbayırı’nda Türkler en etkili savaşlarını veriyorlar. Mamafih, kayıpları bizden fazla. Çok mükemmel komuta edilen ve cesaretle dövüşen Türk Ordusuna karşı savaşıyoruz.”39a 
Gelibolu savaşları esnasında Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın harekât şube müdürlüğünü yapan İsmet Bey’in (İnönü), bu konudaki değerlendirmesi çok dikkat çekicidir. “... Çanakkale’ye müttefiklerin ilk asker çıkarmasının hemen ilk gününden itibaren Atatürk bir yıldız gibi parlamaya başlamış ve her gün biraz daha dikkati çeker hale gelmiştir. Burada Atatürk kumandanlık imtihanını tasavvur olunabilecek en büyük güçlükler içinde, hergün yeni bir muvaffakiyetle yürütür bir yola girmiştir. Çanakkale’de ilk günden itibaren üzerinde toplanmış olan şerefler ve ümitler Atatürk’ü dokunulmaz hale getirmiştir.39b
Öyle ki Enver Paşa cepheyi ziyaret ettiğinde, Anafartalar Grubuna uğramaması üzerine, Mustafa Kemal istifâsını Liman Paşa’ya verdiğinde Paşa bunu kabul etmediği gibi, Enver Paşa’dan da kabul etmemesini ve bir yazıyla Mustafa Kemal’in gönlünü almasını istemiş ve bu istek yerine getirilmiştir. Özetle Çanakkale Zaferinin en önemli neticesi Millî Mücadele liderini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin banisini, bütün üstün nitelikleriyle ortaya çıkarması ve ona bir nevi dokunulmazlık kazandırmasıdır. Artık bundan sonra hiçbir güç, onun zirveye tırmanmasını engelliyemiyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder