D. Ekonomide Atılımlar
1. Cumhuriyetin Devraldığı Miras ve İzmir İktisat Kongresi
Osmanlı Devleti son yüzyılında, her alanda yarı sömürge haline gelmişti. Daha önce değinildiği gibi, kapitülâsyonlar dolayısıyla gümrüklerine sahip değildi. Ülke dışardan gelen mallar için adeta açık pazar halindeydi. İhracat - İthalat işleri, Demiryolu işletmeleri, Bankacılık, Sigortacılık, Elektrik, gaz işletmeleri, vergi ödemeleri ve yargı bakımından ayrıcalıkları olan yabancılar ve onlarla işbirliği yapan, azınlıklar elindeydi. Ülke modern sanayiden yoksun olduğu gibi, küçük sanayide onların denetimi altındaydı. Devletin Merkez Bankası işlevini, yabancıların yönetiminde olan Osmanlı Bankası yürütmekteydi.
Ülkede önemli bir sermaye birikimi yoktu. İnsanlar kaderlerine razı, kanaatkâr içe dönük bir yaşam biçimi içindeydiler. Halkın yaklaşık % 80’i kırsal kesimde oturmaktaydı. Ülke ekonomisi esas itibariyle tarım ekonomisine bağlıydı. Köylü fakir ve yoksuldu. Tarım ilkel araç ve usullerle yapılmaktaydı. Aşar (Öşür) denilen teorik olarak üretimin onda birini, aslında % 50’ye varan bir kısmını vergi olarak vermek zorundaydı.
Ülkede fert başına düşen gelir 1923/24’de 46 Amerikan doları civarındaydı.
Lozan’da kapitülasyonlar çetin ve uzun tartışmalardan sonra kaldırılmıştı. Cumhuriyetin banisi Mustafa Kemal her bakımdan tam bağımsız bir Türkiye’yi hedef almıştı. Ülke kendi öz kaynaklarına ve insanlarının vatansever çalışmalarına dayanarak kalkınacaktı.
Gazi istilâcı düşman ordularının denize dökülmesinden beş ay sonra, ekonomi alanında yapılması gerekenlere saptamak için 17 Şubat 1923’de İzmir’de bir İktisat Kongresi topladı. Gazi Kongre’nin açılışında iktisatla ilgili görüşlerini özet olarak: “…Türk tarihi incelenirse bütün yükselme ve çöküş sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır… Yeni Türkiyemizi lâyık olduğu mertebeye ulaştırabilmek için behemehal iktisadiyatımıza birinci derede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız bir iktisat devresinden başka bir şey değildir… Siyasî, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî zaferlerle taçlandırılmazsa, husule gelen zaferler pâyidar olamaz, az zamanda söner… Ekonomi demek her şey demektir. Yaşamak için, mesut olmak için insanların mevcudiyeti için ne lazımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, emek demektir, herşey demektir”425 sözleri ile dile getirdi.
İki hafta devam eden Kongreye Ziraat, Ticaret, Sanayi ve İşçi gruplarını temsil eden 1135 delege katıldı. Kongre sonuçları iki belge oluşturdu: Misak-ı iktisadî ile çiftçi, tüccar, sanayici ve işçi gruplarına ilişkin esaslar. Misak-ı İktisadî, çalışma hayatı ile ilgili etik değerler üzerinde durur.
Diğer belgede ise, her grubun önerileri kaydedilmiştir. Çiftçi grubu reji’nin kaldırılmasını, tütün ekim ve ticaretinin serbest bırakılmasını, köylülere tarım metotlarının öğretilmesini, zirai kredilerin düzene konulmasını; sanayiciler ise korumacı gümrük vergileri konulmasını, sanayicilere kredi açılmasını, ulaştırmanın kolaylaştırılmasını istemekteydiler. Ticaret grubu, ticaret alanında bir banka kurulmasını, borsaların millileştirilmesini tekelcilikle savaşılmasını, ipotek karşılığı kredi verilmesini haberleşme ve ulaşımın kolaylaştırılmasını kararlaştırmıştı. İşçi temsilcileri ise, milletvekili ve belediye seçimlerinde mesleki temsil esaslarının uygulamasını, mesai saatlerinin sekiz saate indirilmesini ücretlerin para olarak gününde ödenmesini, hayat ve kaza sigorta yaptırılmasını önermişlerdi.426
Kongrede belirlenen dilekler, kurulmakta olan Yeni Türkiye’nin iktisat politikasını ana çizgiler halinde ortaya koymuştur. Türkiye kalkınmasını girişim serbestliğini desteklemek ve korumak yoluyla başarmayı benimsemiştir. Bu tutum 1929-30 dünya ekonomik krizine kadar önceliğini korumuştur. 1930’dan sonra ise ekonomi politikasına “ılımlı devletçilik” ilkesi egemen olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder