III. Düzenli Ordunun Batı’daki İlk Başarıları ve Sonuçları
A. İstanbul’da Hükümet Değişikliği: Müttefikler Damat Ferit’i
Bırakıyor!
Mustafa Kemal Anadolu’da iç ayaklanmaları bastırıp, düzenli orduyu kurduğu sıralarda, İstanbul ve Yunanistan’da hükümetler değişmiş siyaset sahnesine yeni aktörler girmişti.
İstanbul Hükümeti, Türkiye’nin idam fermanı anlamına gelen Sèvres Antlaşmasını 10 Ağustos 1920’de imzalamıştı. Ama bu hükümetin otoritesi İstanbul il sınırları dışında geçerli değildi. İtilâf devletleri özellikle İngilizler antlaşmanın bir an önce uygulamaya konulmasını istiyorlardı. Ancak işgal edilmemiş Anadolu toprakları, Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu TBMM Hükümeti’nin yönetimi altında bulunuyordu. Üstelik Osmanlı Anayasasına göre, anlaşmaların Parlâmento tarafından onaylanması gerekiyordu. Daha önce açıklandığı gibi, millî iradeyi temsil eden bu kurum işgal kuvvetleri tarafından basılmış, dokunmazlıkları olan milletvekilleri tutuklanmış, mensupları tarafından çalışmaları tatil edilmiş ve Padişah tarafından da 11 Nisan 1920’de dağıtılmıştı.
Aslında Sèvres Antlaşması, Lloyd George, Venizelos ve Ermeni önderleri dışında pek de olumlu karşılanmamıştı. Fransızlar ve İtalyanlar antlaşmayı kendi çıkarları açısından sakıncalı buluyorlar ve antlaşmanın bazı maddelerinin değişmesini dile getiriyorlardı. İngiliz yetkileri içinde de aynı görüşü paylaşanlar vardı257.
Ancak Sèrves Antlaşması ile aslan payını alan Büyük Britanya yöneticileri, Lloyd George başta olmak üzere, anlaşmayı onaylatmak kararındaydılar. İngilizler bir ara Damat Ferit’in oluşturulacak 40,000 kişilik bir askeri güçle Mustafa Kemal’i ezmek projesine olumlu bakmışlardı. Bu 40,000 kişinin 15,000’i asker, 25,000’i jandarmadan oluşacaktı. Damat Ferit bunun için İtilafçıların el koydukları silâhların geri verilmesini, bu birlik için yabancı subaylar ve 25 milyon lira borç talep etmekteydi258. Müttefikler bu girişimin başarısına ihtimal vermediklerinden, Mustafa Kemal’i antlaşmayı imzaya ikna için Anadolu’ya mutedil millîyetçileri kapsayan bir heyet gönderilmesini önerdiler. Damat Ferit heyetle birlikte, Anadolu’ya kuvvet gönderilmesini ve “asi liderlerle” müzakere yapılmamasını istemekteydi. Millî hareketi bastırmak için kuvvet hazırlanmasının uzun zaman alacağını ve barış ihtimalinin de zayıf olduğunu düşünen Yüksek Komiserler, Ferit Paşa’’ın çekilmesinin yerinde olacağını Padişah’a duyurmaya ve Anadolu’ya heyetin gönderilmesi için ısrar etmeğe karar verdiler259. Damat Ferit Paşa, İngiliz Yüksek Komiserine, millîyetçi eğilimde bir hükümetin başa geçmesi halinde, Padişahın tahttan çekileceğini, kendisinin Padişah ve yakınlarının kişisel güvenliklerinin tehlikede olduğunu belirterek güvenlikleri için güvence verilmesini istedi260. İngiltere Padişah’ın çekilmesine ve yerine millîyetçilere eğilimli Veliahd Abdülmecit’in gelmesine karşıydı. İstenilen güvence kendilerine verildi261. Yüksek komiserler Anadoyu’ya heyet gönderilmesi için, Babıâli’ye nota verdiler ve 11 Ekim 1920’de Padişah’ı gizlice ziyaret ettiler. Padişah’a sunulan gizli notta: “Antlaşmanın onaylanması; aksine davranışın Türkiye’yi yeni felâketlere sürükleyeceği, İngiltere’nin Anadolu’ya bir heyet gönderilmeden önce antlaşmanın Padişahca onaylanmasını istediği; bazı çevrelerin gönderilecek heyetin başarısı için bugünkü hükümetin değiştirilmesini savundukları; kararın Padişah’a ait olduğu; İngiltere’nin yeni Türkiye’yi Padişah’ın yönetmesini istediği” belirtilmekteydi. Padişah Anadolu’ya bir heyet gönderilmesini kabul etmekle beraber, heyetle birlikte millîyetçilere karşı kuvvet kullanılmasını onaylayan bir ifade ile millîyetçilerin teslim olmaya çağırılmalarını, onlarla müzakereye girilmemesini ve İstanbul Hükümetine yardım edilmesini istedi. Padişah İngiliz dostluğundan bahisle, millîyetçilerin iktidara gelmelerinden ve kişisel güvenliğinden duyduğu kaygıyı belirtti. Ayrıca Sèrves’in hemen onaylanmasının Anadolu’daki millîyetçi ateşi körükleyeceğini, İstanbul’da yumuşak bir hükümetin başa geçmesinin Ankara’nın işine geleceği kanısında olduğunu ilave etti262.
İtilâf Yüksek Komiserlerinin, Damat Ferit’e verdikleri 7 Ekim 1920 tarihli ortak notada, özetle şu hususlar ifade edilmekteydi: “Anadolu’daki tehlikeli duruma son vermekte ve Türkiye’nin olduğu kadar müttefiklerin de âcil çıkarları vardır. Bugünkü şartlar içinde, bu ancak barışçı yollarla gerçekleşebilir. Bunun için Anadolu’ya anlaşma şartlarının uygulanmamasının doğurduğu tehlikeleri açıklayacak bir komisyon gönderilmelidir. Sadrazamın bu konudaki bazısı yerinde olan itirazlarına katılmıyoruz. Bugün için asker toplanması, ekipman sağlanması gerçekleştirilemez. Dolayısıyla gidecek heyetin özellikle barışçı bir yapıda olması ve başarılı sonuç almak için herkesle müzakereye girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bundan başka, Komisyon üyelerinin arzu edilen sonuca ulaşabilmesi için, görüşeceği kişilere güven veren saygın kişilerden oluşması gerekir”263.
Bu kısa bilgiden anlaşılacağı gibi, Yüksek Komiserlerin ortaklaşa verdikleri notadaki istekler Damat Ferit’in Mustafa Kemal’e karşı şimdiye kadar yürüttüğü politikanın iflâsı anlamına gelmekteydi. “Ülkesinde en çok nefret edilen kimse” durumuna gelen Damat Ferit’in müttefikler tarafından da bırakılması üzerine, Sadrazam istifâdan başka çare göremedi (18 Ekim 1920).
Yeni Hükümet Tevfik Paşa tarafından kuruldu, Bakanlar Kurulu üyeleri ekseriyetle Anadolu harekâtına sempati besleyen kimselerden oluşturuldu. İçişlerinde mütedil millîyetçi bilinen Ahmet İzzet Paşa (FURGAÇ), Bahriyede Salih Paşa (KEZRAK), Dışişlerinde Safa Bey, Harbiye de Ziya Paşa gibi.
İtilâf devletleri yeni hükümete verdikleri 25 Ekim tarihli ortak notada özetle: Sèrves Anlaşmasının öteki parlâmentolardan önce Türkiye tarafından hemen onaylanması ; böylece Anadolu’ya gidecek heyetin işinin kolaylaşacağı; malî yardımın yapılabilmesi için anlaşmanın yürürlüğe girmesi gerektiği ifade edilmekteydi264. İngiltere ve Fransa’nın Sèvres’in bir an önce onaylaması konusundaki ısrarlı isteklerine karşı, Tevfik Paşa hükümeti zaman kazanmaya yönelik bir tutum benimsemişti. İstanbul Hükümeti, Sèvres’in tasdik edilmesi gerektiğini kabul ediyor, ama böyle bir davranışın Mustafa Kemal’in gözünde İstanbul Hükümetini zor duruma sokacağından işin heyetin temasları sonuna kadar, hiç değilse bir ay ertelenmesini, Türkiye’ye malî ve ekonomik yardım yapılmasını istiyordu265.
Bu arada Mustafa Kemal’in bazı aracılar vasıtasıyla, İngiltere ile Türkiye arasındaki görüşmelerde, Ankara’nın muhatap alınmasını teklifi, İngiltere tarafından reddediliyordu. Büyük Britanya Mustafa Kemal’i Türkiye’nin tek temsilcisi olarak hâlâ tanımak istemiyor ve bunu müttefikleri birbirine düşürmek için yapılan bir manevra olarak algılıyordu266.
İtilâf Devletlerinin Sèvres Antlaşmasının onaylanması ve Ermenistan harekâtının kınanması konusundaki devamlı ısrarları karşısında, Tevfik Paşa Hükümeti anlaşmanın onaylanmasını ret etmemekle beraber, değişen şartlara dikkati çekiyor ve Sèrves Antlaşmasının şimdi daha kolaylıkla hafifletilebileceğini, Fransa ve İtaya’nın da bu görüşü paylaştıklarını ifade ediyordu267.
Ne olmuştu, şartlar neden değişmişti?
Daha önce görüldüğü gibi, Türk Ordusu Ermenistan harekâtını parlak bir başarı ile tamamlayarak Doğudaki tehdidi yok etmiş, Sovyetlerle yardımlaşma yolları açılmıştı. Diğer taraftan Yunanistan’da sürpriz bir şekilde iktidar el değiştirmişti ve Fransa Yunanistan’dan uzaklaşmış, Türk tezine yaklaşmıştı.
Bu durumda Anadolu’ya gönderilen Ahmet İzzet Paşa heyetinin İtilâf Devletlerince Sèvres’in Ankara Hükümetince benimsenmesi, İtilâf devletleriyle barışa İstanbul Hükümeti’nin aracılık etmesi ve böylece Ankara Hükümetini İstanbul’dan idare edilir hale getirmeye yönelik girişimde başarı elde etmesi mümkün değildi268. Nitekim Ahmet İzzet Paşa ve Salih Paşa Bilecik buluşmasından sonra, Ankara’da üç buçuk ay kadar süren zorunlu bir ikametten sonra, İstanbul Hükümetinde bir daha görev almamak şartıyla, İstanbul’a eli boş dönmüşlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder