4. Dinamik Bir Karar: Atatürk Lâtin Alfabesine Geçiş Kararı Veriyor
a. Cumhuriyet Döneminde Alfabe Tartışmaları
Büyük zafer sonrasında, 12 Eylül’de bir grup gazeteci İzmir’e gelmiştir. Aralarında bulunan Lâtin alfabesini savunanlardan Hüseyin Cahit, Gazi’ye “Lâtin yazısının niçin alınmadığını” sorar. Başkumandan “Daha zamanı gelmemiştir” cevabını verir. Aslında onun kafasında Lâtin alfabesini almak fikri eskiden beri mevcuttu. Nitekim daha Erzurum’da iken, Mazhar Müfit Kansu’ya ilerde yapılacak işleri not ettirirken, Lâtin yazısının alınacağını not ettirir375. Ancak bir zamanlama üstadı olan Gazi müsait zamanı bekleyecektir.
Bu arada konu Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresinde gündeme gelir. Delegelerden üç kişi Lâtin harflerinin kabulü için önerge vermişlerdir. Kongre Başkanı Kâzım Karabekir Paşa önergeyi tepkiyle karşılamış ve toplantıda okutmamıştır. 5 Mart 1923 günü Hâkimiyet-i Millîye gazetesinde, bunun İslâm birliğini bozacağı, eski kültür mirası ile ilginin kesilmesine, ülke içinde ayrılıklara yol açacağını, ileri sürer.376
Kâzım Karabekir Paşa’nın bu demeci üzerine, alfabe ve imlâ konusu yeniden gündeme geldi. Bu vesile ile Arap alfabesini savunanlar yeniden yayına başladılar. Buna karşı da Lâtin harfleri taraftarları harekete geçtiler.
Lâtin alfabesi taraftarlarından Kılıçzade Hakkı, İçtihat dergisinde çıkan üç yazı ile bunlara cevap verdi. Adı geçen makalelerinden birinde Karabekir Paşa’dan şu suali sormaktaydı. “Biz yalnız Müslüman mıyız? Yoksa hem Türk, hem Müslüman mıyız? Eğer biz yalnız Müslüman isek, bize Arap harfleri ve Arap dili lâzımdır. Ve ilim olarak Kur’an yetişir. Bunun yanında millîyet ve hâkimiyet kavgaları ve davaları yoktur ve olamaz. Eğer Türk isek bir Türk harsına muhtacız. Bu hars ise her şeyden evvel dilimizden başlayacaktır”.
Hüseyin Cahit (YALÇIN) de Resimli gazetede 22 Eylül 1923’de özetle: “Okur yazar oranı çok düşük... cehaleti izale yolu harf değişikliğinden geçiyor... Memleketi kurtarmak için en lüzumlu tedbir harfleri değiştirmektir” demekteydi377.
1924’de Şükrü Saraçoğlu Meclis’de Arap alfabesinin Türk dilini yazmaya müsait olmadığını vurgular.
1926’da aydınlar arasında, Lâtin harfleri konusunda yapılan bir ankette tanınmış bilgin ve yazarların çoğunun Arap alfabesini savunur oldukları görülmüştür. Prof. Fuat Köprülü ile Prof. Zeki Velidî de Lâtin alfabesinin alınmasına karşı çıkarlar. Bunlara karşılık olmak üzere, İçtihad dergisi sahibi Dr. Abdullah Cevdet, Cumhuriyet sahip ve başyazarı Yunus Nadi (ABALIOĞLU), Millîyet ve Hâkimiyeti Millîye Başyazarı Falih Rıftı (ATAY) hararetle Lâtin alfabesini savunurlar.
1926’da Lâtin alfabe taraftarlarını sevindiren bir olay, Bakü’de toplanan uluslararası Türkoloji Kongresinde Latin yazısının alınmasının uygun görülmesidir.
Keza aynı yılda çıkarılan Maarif Teşkilâtı Kanunununda “Dil heyeti” adıyla bir kurul oluşturulur. Zamanının Maarif Vekili, “Lâtin harfleri konusu Devletin siyaseti meselesidir” şeklinde konuşur. Bunlardan konunun hükümetçe ele alınacağı anlaşılır. Ancak hükümette görüş birliği henüz sağlanamamıştır. Gazi’nin kesin kararlılığına karşılık Başvekil tereddüt içindedir. Alfabe değişikliğinin kültür hayatının kötürümlüğüne yol açmasından endişelidir. Harf değişikliğinin Enver Paşa alfabesinin akıbetine uğraması ve bizzat yöneticilerin eski alfabeyi kullanmaya devam etmeleri ihtimali, onu düşündürür. Yazının değişmesi halinde bürokrasi, Darülfünun, basın ve matbaaların tepkilerini de dikkate almak gerekecektir.378 Konu 1928’e kadar sürüklenir.
Gazi bu konuda baştan beri kararlıdır. Elverişli zamanı kollamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder