C. Sakarya Meydan Savaşı ve Sonuçları
Mustafa Kemal bir taraftan milletin ve ordunun moralini yüksek tutmaya çalışırkan, diğer taraftan erat, silâh ve malzeme bakımından büyük eksikleri olan ordunun ihtiyaçlarını sağlamak için enerjik bir şekilde harekete geçti. Topyekûn bir savaşı yürütebilmek için “Tekâlif-i Millîye” emirlerini yayınladı. Adetleri ona ulaşan bu kanun hükmündeki emirlerle, ordunun ihtiyacı olabilecek her şeye, bedeli daha sonra ödenmek üzere yüzde kırka varan ölçülerde el konulması öngörülüyordu. Verilen emirlerin uygulanması için beş ayrı yerde İstiklâl Mahkemeleri hazır bulunuyordu. Böylece olağanüstü koşullarda, olağandışı önlemlerle ordunun insanı, yiyecek, giyecek ve teçhizatı mümkün olduğu kadar tamamlandı. İnönü’nün deyimi ile harikulâde bir gayretle, harikulâde bir sonuç alındı 285a.
Mustafa Kemal Paşa, bütün tedbirleri aldıktan sonra Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa ile 12 Ağustos’ta cepheye gitti. Türk ordusu Sakarya’nın gerisinde mevzilenmişti.
Bu arada Yunan Ordusu, Türk Ordusunu savaşlarla zorlayıp imha etmek ve millîyetçilerin kalesi olan Ankara’yı ele geçirmek maksadı ile ileri yürümeye geçti. Kral, ordusuna “Ankara’ya” emrini vermişti. Yunan Ordusunun ileri harekâtı ile beraber Anadolu’da Yunan askerî idaresi kurulmuştu. Yunanistan böylece Anadolu’dan çekilmeye niyeti olmadığını ortaya koymaktaydı. Yunan ordusu Türk Ordusu’nun gerisini kesmek amacıyla ağırlık merkezini güneyde toplamıştı. 23 Ağustos’tan itibaren cephede çatışmalar başladı ve gittikçe şiddetlendi. Yunanlılar savaşı gittikçe güney kanadında yoğunlaştırdılar. Çatışmaların ikinci gününde güneyde önemli bir dayanak noktası olan Mangal dağı düştü. Öyle ki, ilerleyen günlerde savaş cephesi batıdan güneye dönük bir hal aldı. Fakat bu çevirme hareketleri güneye doğru cephenin gittikçe uzamasına ve neticede Yunan ordusunun vurucu gücünün gittikçe zayıflamasına yol açtı. Düşman baskısı kuzeyden güneye kuvvet kaydırılarak önlendi. Bu sefer Yunanlılar 30 Ağustos’tan itibaren merkezden Haymana yönünde cepheyi yarmayı denediler. Başlangıçta sınırlı bir başarı da sağladılar. Önemli bir dayanak noktası olan Çal dağı düştü. Durum kritikleşti. Başkumandan olan Mustafa Kemal Paşa “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terkolunmaz.” Esasına dayalı bir strateji uyguladı. Bu defa güneyden bu bölgeye kuvvet kaydırılarak yarma hareketini başarısızlığa uğrattı. Eylülün ikinci haftasından itibaren düşmanın saldırı gücü zayıflama emareleri göstermeye başladı. Erler, bitkin ve yorgun, komutanları inançsızdır. Durumu sezen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Türk cephesinin sağ kanadında bir ağırlık merkezi oluşturarak, saldırıya geçti. Artık, direnme gücünü yitiren Yunan ordusu, 12 Eylül’de geri çekilmeye mecbur kaldı. Ankara’yı almak, Türk Ordusunu yok etmek maksadıyla yola çıkan Yunan ordusu, Eskişehir-Afyon hattına çekildi. Cephane azlığı, ikmal zorluğu, üç hafta süren geceli gündüzlü savaşta bilhassa subaylardan verilen ağır zayiat, etkili bir takip hareketine imkân bırakmadı285b.
Askerî açıdan Sakarya Meydan muharebesi, Millî Mücadelenin bir dönüm noktasıdır. 22 gün, gece ve gündüz aralıksız devam eden savaş, insan ve ateş gücü bakımından, düşmandan daha az kuvvetlerle yürütülmüştür. Başkomutan Mustafa Kemal ile Genel Kurmay Başkanının cephede bizzat bulunmaları, savaşın enerji ve kararlılıkla yürütülmesinde, verilen emirlerden tam randıman alınmasında büyük ölçüde etken olmuştur286.
Başkomutan topyekûn savaş ve “hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır” uygulaması ile askerî strateji bakımından parlak bir örnek ortaya koymuştur. TBMM, İsmet ve Fevzi Paşaların teklifi ile Sakarya’nın muzaffer başkomutanına, mareşal rütbesi ile gazi ünvanını verdi.
Sakarya Zaferi sonucunda askerî alanda inisiyatif artık Türk tarafına geçti. Sakarya’da Büyük Yunanistan hayali Misak-ı Millî karşısında yüz geri etti. Böylelikle zaten “ölü doğmuş” olan Sèvres antlaşmasını tatbik kabiliyeti büsbütün tehlikeye girmiş oluyordu. Sakarya Zaferi, Mustafa Kemal’in otoritesini Meclis’te ve yurt içinde çok güçlendirdi ve nihai zafere olan inancı, inanışı pekiştirdi.
Türk zaferi, dış ilişkiler açısından da önemli sonuçlar ortaya çıkardı. İngiltere’de Koloniler, Millî Savunma ve Hindistan İşleri Bakanları ile İngiliz Genel Kurmay Başkanlığı harekâta devamın, hem İngiltere hem de Yunan çıkarlarına aykırı olduğunu belirterek, Mustafa Kemal ile müzakereler yapılmasını istediler. İngiltere Dış İşleri Bakanlığı ise, Mustafa Kemal önderliğindeki millî harekâtın Anadolu’da tutunmuş olduğunu nihayet itiraf ediyor, çözüm yolu olarak Yunanistan’ın İzmir’i boşaltması karşılığında Trakya’dan ödün verilmesini öneriyordu. Fakat Lloyd George’u ve Curzon’u Sèvres üzerinde direnmekten vazgeçiremiyorlardı. İngiltere’nin bu tutumuna karşılık Doğu’da Kafkasya devletleri ile Moskova Antlaşması esası üzerinden 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması yapılarak Türkiye’nin doğu sınırları, Ermenistan ve Gürcistan ile olan meseleleri kesin bir sonuca bağlanıyor, Ukrayna ile yapılan 2 Ocak 1922 tarihli anlaşmayla doğu siyaseti olumlu gelişmeler kaydediyordu. Böylece Sovyetlerin gerektiğinde Enver Paşa’yı Mustafa Kemal’e karşı kullanma tasarısı iflas etmiş oluyordu.
Sakarya’nın diğer önemli bir siyasî sonucu da Fransa ile 20 Ekim 1921’de yapılan Ankara Anlaşmasıdır. Bu konuda daha önce gerekli bilgiler verilmiş olduğundan burada tekrar edilmeyecektir.
Gazi Mustafa Kemal’in Fransa ile anlaşması Londra’da Fransa’ya karşı sert eleştiriler yöneltilmesine yol açtı. Lord Curzon Fransa’yı “Şeref sözünü tutmamak”, “iyi niyetten ayrılmak”, “İngiliz çıkarlarına son derece zararlı bir anlaşma” yapmakla suçluyordu! Ama Fransa, antlaşmanın nihaî bir barış anlaşması niteliği taşımadığını, sadece hükümetin onayından geçtiğini, İngiltere ile işbirliğine devam edileceğini, Bağdat demiryolunun Mezopotamya’ya karşı askerî maksatla kullanılmasının engelleneceğini taahhüt etmek suretiyle İngiltere’yi yatıştırdı287.
Sakarya hezimeti Yunanistan’da büyük düş kırıklığı, kötümserlik ve yas havası yarattı. Oluşan havayı dağıtmak için Yunan Hükümeti Meclis’den güvenoyu istemeyi zorunlu gördü. Başbakan Gounaris, Sèvres antlaşması ile Yunanistan’a 16.000 km’ lik bir toprak ile bir milyon nüfuslu bir bölge verildiği halde, şimdi Yunan bayrağının 100.000 k.m_ lik ve 3 milyon nüfuslu bir bölgede dalgalandığını belirterek güvenoyu istedi. Yunan Başbakanı güvenoyunu aldıktan sonra, İngiltere ve Fransa ile temasa girdi. Maksat, müttefiklerinin arabuluculuğunu sağlamaktır. Çünkü Yunan yöneticileri de silâh kullanarak, Sèvres’i kabul ettiremeyeceklerini, hele Sèvres’in öngördüğünden fazlasını elde etmenin mümkün olmadığını anlamışlardı288.
Vatanın kurtuluşu, milletin bağımsızlığı düşman ordusunun ülke topraklarından silâhla atılmasıyla mümkündü. Dolayısıyla Sakarya’dan sonra Türk Genelkurmayına hakim olan düşünce, Yunan ordusunun yeniden toparlanmasına fırsat vermeden taarruz etmektir. Bunun için birliklere hazırlık emirleri verildi. Ancak kesin sonuç alacak bir saldırı için gerekli temel ihtiyaçlar henüz temin edilmemiş, esas bir saldırı hareketi için yeterli derece hazırlanamamış ve kış mevsimi de gelmiş olduğundan taarruzun ertelenmesi gerekmiştir. Batı Cephesi Komutanı tam bir hazırlık yapılmadan taarruz yapılmasına karşıydı. Bir zamanlama üstadı olan, işi hiçbir zaman tesadüfe bırakmayan Mustafa Kemal de başarı şartlarının oluşmasını beklemekteydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder