IV. Yunan Ordusu Ankara Önlerinde
A. Eskişehir-Kütahya Savaşları ve Sakarya’ya Geri Çekilme.
İki İnönü yenilgisinden ders alan Yunanlılar, bu sefer Bursa ve Uşak Gruplarıyla aynı zamanda saldırıya başladılar. Bu defa ağırlık Uşak grubuna verilmişti. Amaç, Türk ordusunu güneyden çevirerek çekilmesine imkân vermeden imha etmektir. 10 Temmuz 1921’de başlayan 160 km. lik cephe boyunca devam eden Eskişehir-Kütahya savaşlarında, Yunan ordusunun güçlü sağ kanadı karşısında direnmeye çalışan Türk cephesi yarıldı. Cephe komutanı İsmet Paşa, Mustafa Kemal’in önerisi üzerine milletin biricik umudu olan genç orduyu düşmana kaptırmamak için, “askerliğin icaplarını yerine getirerek Sakarya gerisine” çekildi.
Bu sırada Atina’da zafer çanları çalıyor, toplar atılıyor, fener alayları coşku içinde dolaştırılıyordu. Abartılı Yunan bültenleri Türk Ordusu’nu savaş dışı edilmiş olarak gösteriyordu. “Yunan ordusu nefes aldırmadan düşmanı kovalıyor” demeçleri birbirini kovalıyordu. Yunan Başbakanı gazetecilere “ Binlerce yıldan beri medeniyeti koruyan Yunanistan için Küçük Asya yolları yabancı değildir. Bu nedenle hareketimizin son hedefi ne olursa olsun, bu bir istilâ özelliği asla taşımaz. “ demekteydi. Anadolu’daki Yunan Orduları Kurmay Başkanı’na göre “Savaş Hellenizmin yüzyıllardan beri yürüttüğü Küçük Asya’yı medeniyete açma savaşının bir devamıdır.... Artık Yunanistan bütün ülkeye yerleşme ve Boğazların bekçisi olma hakkını kazanmıştı. Yunan ordusu bu hakkı üzerinde ısrar etmeğe kararlıydı ve bunu kabul ettirebilecek güçteydi.” Başbakan Gounaris, “En ciddi bir şekilde, barışa giden en kestirme yol İstanbul sorunun çözümlenmesidir” görüşündeydi283.
Görüldüğü gibi, artık Yunanistan Yakındoğuda Osmanlı Devleti’nin varisi olmak iddiasını ileri sürmeye başlamıştı.
B. Mustafa Kemal Başkomutan
Türk Ordusu askerliğin gereğini yapmış Sakarya gerisine çekilmiş düşmanla arasında geniş bir mesafe koymuş, olayın manevî tarafını göğüslemeye hazırlanmıştı.
İlk duyarlılık Meclis’te kendini gösterdi. Muhalifler “Ordu nereye gidiyor, millet nereye götürülüyor? Bu gidişin elbette bir sorumlusu vardır o nerededir? Onu göremiyoruz. Bu günkü acıklı ve korkunç durumun asıl sorumlusunu ordunun başında görmek istiyoruz” ... Mustafa Kemal’in ordunun başına geçmesini istemekteydiler. Bu teklife katılanlar çoğaldı. Bazıları kötü niyetle öneriyi destekliyorlardı. Bazıları ise, durumu ancak onun düzeltebileceğine inandıklarından, bunu istiyorlardı. Bazıları ise, Mustafa Kemal’in Başkomutanlığı almasına karşıydılar. Bir başarısızlık halinde, son ümidin de yitirilebileceği gerekçesiyle buna karşı çıkıyorlardı. Mustafa Kemal bu öneriler karşısında önceleri sessiz kaldı. Bu tavır felâketin kesin olduğu düşüncesini yaygın bir hale getirmekteydi. Bu durumda Mustafa Kemal Meclis’e verdiği bir önerge ile genel arzuya uyarak Başkomutanlığı üç ay süreyle TBMM’nin sahip olduğu yetkileri, fiilen kullanmak şartıyla kabul ettiğini bildirdi. Önerge Meclis’te dalgalanmalara yol açtı. Bazı milletvekilleri başkomutanlık ünvanı BMM’nin manevî şahsiyeti içindedir. Başkomutan vekili ünvanı verilmelidir. Bazıları da Meclis’in yetkilerini kullanmak gibi bir imtiyazın verilmesi doğru olmaz görüşünü ileri sürdüler. Görüşmelerden bazı milletvekillerinin kararsızlığının şu iki noktada topladığı anlaşılmıştı. Birincisi, Meclis’in varlığının herhangi bir şekilde iş göremez hale getirilmesi; ikincisi de, üyelerden herhangi biri için keyfî ve kanunsuz iş yapılması.
Mustafa Kemal bu endişeleri giderecek konuşmalar yaptı ve kanuna bu konuda bağlayıcı hükümler konulmasını sağladı. Meclis, 5 Ağustos 1921 tarihli kanun ile başkomutana “Ordunun maddî ve manevi gücünü büyük ölçüde arttırmak, sevk ve idaresini bir kat daha sağlamlaştırmak için TBMM’nin bununla ilgili yetkisini üç ay süreyle Meclis adına fiilen kullanma” salahiyetini verdi. Buna göre, Başkomutan’ın vereceği emirler kanun olacaktı284.
Mustafa Kemal, Başkomutan olması dolayısıyla Meclis’e şu sözlerle teşekkür etti: “Zavallı milletimizi esir etmek isteyen düşmanları mutlaka yeneceğimize olan güven ve inancım bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu kesin inancımı yüksek heyetinize karşı ve bütün millete karşı, bütün dünyaya karşı ilân ederim.”
Yapılan düzenleme ile, hem Genel Kurmay Başkanlığı, hem Batı Cephesi Komutanlığı üzerinde bulunan İsmet Paşa, Batı Cephesindeki işlerin yoğunluğu nedeniyle, Genel Kurmay Başkanlığından istifâ etti. Bu göreve Fevzi (Çakmak) Paşa getirildi. Ondan boşalan Millî Savunma Başkanlığına ise Refet Paşa getirildi.
Mustafa Kemal Başkomutan olarak orduya ve millete de bir bildiri yayınlayarak “düşmanın ülkenin harim-i ismetinde boğulması için her şeyin yapılacağını” yineledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder