Hatay’ın Anavatana Kavuşması:
Atatürk, Montreux Sözleşmesinin imzalanmasından sonra, dış politika da ağırlığı, Hatay’ın anavatana katılması konusuna yönlendirdi.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada, İskenderun sancağı henüz işgal edilmemişti. Ateşkesten sonra sancak önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Fransız kıtalarıyla beraber gelen Ermeni teröristlerin bölge halkına zulüm yapmaya başlamalarıyla Çukurova, Antep, Maraş ve Urfa’da İşgallere karşı silahlı direnme hareketleri başlamıştı. İskenderun Sancağında da işgalcilere karşı mücadele bayrağı açılmıştı. Milli Mücadele’nin siyasi programını oluşturan Misak-ı Millî, halkın çoğunluğunu Türk unsuru oluşturduğu için Sancağı millî sınırlar içine almaktaydı. Ancak 20 Ekim 1921’de Ankara İtilâfnamesinde Fransa ile silahlı çatışmanın durdurulması karşılığında, Sancak Türkiye sınırları dışında bırakılmıştı. Fakat yapılan Antlaşmanın 7. Maddesi, İskenderun mıntıkası için özel bir idare tesis edilmesini, bölgenin Türk ırkından olan ahalisine harslarının gelişmesi için her türlü imkânın tanınması ve Türkçe’nin resmî dil olarak kabul edilmesini öngörmekteydi. Antlaşmaya ekli protokollarda da Türk çoğunluğun bulunduğu yerlerde Türk memurların kullanılması, Türk okulları açılması, Türkiye’nin İskenderun limanından yararlanması hükümleri yer almaktaydı.500
Bu hükümler Hatay’ın geleceği bakımından Türkiye için hukukî dayanak noktasını oluşturmuştur.
Suriye üzerindeki Fransız Mandası Milletler Cemiyeti Meclisi tarafından 23 Eylül 1923’de tasdik edildi. Daha sonra Suriye Anayasası ve İskenderun Sancağının statüsü belirlendi. Bu statü 1930’da Milletler Cemiyeti tarafından onaylandı. Böylece Sancak milletlerarası bir statüye bağlandı501 ve malî ve idarî özerklîk kazanmış oldu.
Bu statü sayesinde Sancak Türk toplumu mütevazı bir ölçüde de olsa etkinlik kazandı. Hatay’da Halk Partisi oluşturuldu. Hatay Türkleri Anavatan’da yapılan İnkılâplara ayak uydurdular. Şapka, Alfabe değişikliği gibi.
Buna paralel olarak Türkiye’de İskenderun ve Havalisi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti faaliyetini artırdı. Başkanlığı yürüten Tayfur Sökmen’in ön -ayak olmasıyla Hatay’lı çalışkan çocuklara tahsil imkanı sağlandı. Böylece ilerisi için kadro yetiştirilmesine çalışıldı. Bu arada Tayfur Sökmen Atatürk’ün isteği üzerine bağımsız Antalya Milletvekili yapıldı. Hatay meselesiyle Atatürk özel bir şekilde ilgilenmekteydi. Konu bir zamanlama meselesiydi.
1936’da Fransa’da iktidara gelen hükümet, Suriye’ye bağımsızlık veren bir anlaşmayı 9 Eylül 1936’da imzaladı. Buna göre, Suriye üç yıl sonra bağımsızlığına kavuşacaktı. Bu durumda İskenderun Sancağı’nın durumu ne olacaktı? Atatürk Sancak meselesinin çözümleme zamanını geldiğine karar verdi. Siyasî konjonktür Türkiye’nin lehineydi.
Avrupada Hitler 1933’den beri iktidardaydı ve Versailles Antlaşmasını tanımadığı gibi, Alman ırkı için bin yıllık bir hayat sahası sağlamak politikası gütmekteydi. Aktif ve saldırgan bir politika peşindeydi. 1935’te mecburî askerliği getirmiş, tümenlerini kırk ikiye çıkarma hazırlıkları içindeydi. 1936’da Japonya ile Anti-komintern bir anlaşma imzalamıştı. Fransa, ufukta görünen savaş tehlikesinin tedirginliği içindeydi.
Türkiye İngiltereyle dostane ilişkiler kurmuş, Balkan Devletlerini etrafında toplamıştır. Bölgesinde ağırlığı olan bir devlet konumundadır.
Atatürk, meseleye hukukî açıdan yaklaşır. Suriye’nin bağımsızlık isteğini destekler, ama sancağa da bağımsızlık verilmesini ister.
Atatürk 1 Kasım 1936’da TBMM’nin açılış konuşmasında: “Bu sırada milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, hakiki sahibi öz Türk olan İskenderun, Antakya ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz”502 sözleriyle konuya verdiği önemi vurgular.
Fransa Türkiye’nin Sancak’a bağımsızlık verilmesi önerisini, oraya bağımsızlık vermenin Suriye’yi parçalamak anlamına geleceğini ve buna yetkisi olmadığını belirterek reddetti. Karşılıklı notalarla bir anlaşmaya varılamayınca, Fransa’nın isteği üzerine konu Milletler Cemiyeti’ne götürüldü. Cemiyet üç kişilik bir heyeti gözlemci olarak bölgeye gönderdi. Bu arada Sancak’ta gerginlik çoğalmıştı. Türkiye’de ise Atatürk bizzat devreye girmiş, Tayfur Sökmen’e İskenderun ve Antakya havalisine Hatay adını verdiğini söylemiş, cemiyetlerinin adını Hatay Egemenlik Cemiyeti olarak değiştirilmesini istemişti. Cemiyetin fahri genel başkanı olarak Tayfur Sökmen’in Türkiye ile Hatay arasındaki teşkilâtlanmayı düzenlemesi kararlaştırılmıştır.
Gerginliğin artması üzerine, İngiltere araya girmiş iki tarafın görüşlerinin yakınlaşmasına yardımcı olmuştur. Anlaşmaya varılan hususlar Milletler Cemiyeti Meclisi tarafından benimsendi. Buna göre İskenderun ve Antakya içişlerinde tam bağımsız, fakat Suriye ile gümrük birliği olan bir Anayasa ile idare edilen “bir ayrı varlık” (entité distincte) oluyordu.
Anayasaya göre iki dereceli bir seçimle 40 milletvekili seçilecek, oluşan meclis bir cumhurbaşkanı seçecek, o da bir başbakan atayacaktı. Uzmanlar komitesinin hazırladığı rapor esas alınarak Türkiye ile Fransa arasında Sancak’ın Millî bütünlüğünü güvence altına alan ve yeni Türkiye sınırını saptayan Antlaşma 29 Mayıs 1937’de imzalanmıştır.503
Böylece Sancak Devleti’nin statüsü belirlenmişti. Sistemin işlemesi seçimlerin yapılıp meclisin oluşmasına bağlıydı. Suriye de Arapların protestosu vardı. Sancaktaki Fransız yöneticileri olumsuz bir tutum içindeydiler. Milletler Cemiyeti’nin atamış olduğu bir komisyon tarafından hazırlanan seçim sistemi Türkler aleyhinde bir nitelik taşıdığı için Türkiye tarafından protesto edildi ve seçim yönetmeliğinin düzeltilmesi istendi. Fransa’nın Hatay’da yeni rejimi ilân etmemesi üzerine, Türkiye 1930 Türk-Fransız Dostluk Antlaşmasını feshetti; Suriye sınırında askerî hazırlıklara başladı.
Esasen Atatürk Hatay meselesini kişisel bir mesele olarak ele almıştı. “Büyük Meclis kürsüsünden milletime söz verdim, bu benim için bir şeref ve haysiyet meselesidir” demekteydi.
Seçim sistemi konusunda Türkiye ve Fransa arasındaki görüş ayrılıklarını gidermek için Milletler Cemiyeti devreye girerek Türkiye tarafının itirazlarını dikkate alan yani bir düzenleme yaptı ve seçimlerin 15 Temmuz 1938’e kadar tamamlanmasına karar verdi. Fakat Hatay’daki Fransız koloni memurları, Türk karşıtı kışkırtmalara devam etmekteydiler. Gerginliğin artması üzerine, Türkiye diplomatik girişimleri desteklemek için Suriye sınırına 30.000 kişilik bir yığınak yaptı.
Atatürk’ün kararlılığı ve milletlerarası gelişmeler Fransa’yı etkiledi. Bu arada Hitler Almanyası Mart 1938’da Avusturya’yı ilhak etmişti. Küçük Antant’ın üyesi Çekoslovakya Alman tehtidi altındaydı. Berlin-Roma ittifakı gittikçe tehdit edici bir tavır içine girmekteydi. Fransa, hayati çıkarlarının bulunduğu Avrupa’ya ağırlık vermek zorundaydı. Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarı temsil eden, bölgenin güçlü devleti, Türkiye’yi karşısına değil, yanına almakta fayda vardı. Bu itibarla sert ve uzlaşmaz tutumunu değiştirdi. Antakya’da Türk ve Fransız heyetleri arasında 3 Temmuz 1938’de yapılan bir anlaşma ile Hatay’ın siyasî statüsünün iki devlet tarafından korunması, bunu sağlamak için her iki devletin Hatay’a 2500 kişilik askerî bir kuvvet göndermesi kararlaştırıldı. Türk askeri yöre halkının coşkun sevinç gösterileri arasında 4 Temmuz 1938’de Hatay’a girdi. Aynı gün Türkiye’nin feshettiği 1930 tarihli Dostluk Antlaşması yerine, yeni bir antlaşma yapılmıştır. Buna göre taraflar birbirleri aleyhine hiçbir anlaşmaya girmeyecekler, taraflardan biri saldırıya uğrarsa, diğeri saldırganlara hiç bir suretle yardım etmeyecekti.
Bu gelişmelerden sonra yapılan seçimlerde 22 Türk, 9 Alevî, 5 Ermeni, 2 Arap, 2 Rum-ortodoks milletvekili seçilmiştir. Meclis 2 Eylül 1938’de açılmış, bütün milletvekilleri Türkçe yemin etmişler, Devlet Başkanlığına Hatay davasının yılmaz savunucularından Tayfur Sökmen seçilmiş, o da Başbakanlığa Abdurrahman Melek’i atamıştır. Milletler Cemiyeti tarafından hazırlanan Anayasa kabul edilmiş, Devletin adı Sancak yerine, Hatay olarak değiştirilmiş ve göndere ay yıldızlı Hatay bayrağı çekilmiştir.504
Hatay’ı bağımsız bir Türk Devleti durumuna getiren Atatürk, bölgenin anavatana bağlanmasını göremedi. Hatay’ın anavatanla birleşmesi, 23 Haziran 1939’da Fransa ile yapılan bir anlaşmayla sağlanmıştır. Buna göre, Suriye ve Hatay’ın sınırı çiziliyor, Hatay Devleti vatandaşlarına uyrukluk seçme hakkı veriliyor, Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olmayı kabul ediyordu.
Bu anlaşmanın yapıldığı gün, Hatay Meclisi Türkiye’ye katılma kararını alarak yönetimi Türkiye Favkalâde Komiserine devrediyordu505.
7 Temmuz 1939’da çıkarılan bir yasa ile Hatay Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili haline geliyordu.
Atatürk Hatay’la ilgili politikayı hukuk esasına dayandırmış, zorbalığın, olup bittilerin hükümferma olduğu bir ortamda amacına politik yoldan ulaşmıştır. Hatayla ilgili başarılı girişimler, Türkiye’nin politik arenadaki ağırlığını yurt içinde ve dışında artırmıştır.
Sonuç olarak şu hususu rahatça ifade edebiliriz: Atatürk dönemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politika açısından da en başarılı dönemlerinden biridir. Cumhuriyetin ilânından sonraki dönemde, Türkiye Avrupa’nın en güçlü devletleriyle sınırdaş hale gelmiş, bunlarla çetin sorunları olan, siyasî alanda sınırlı Sovyet desteği dışında, siyasî yalnızlık içinde bir devletti. Atatürk bu şartlar içinde tecrit edilmiş Türkiye’yi, 1938’de bütün devletlerle iyi ilişkiler içinde, çevresinde bir dostluk çenberi yaratmış olan ve desteği aranılan güçlü ve saygın bir ülke haline getirmiştir. Bu sonuç O’nun gerçekçi, dürüst, uzak görüşlü, çok yönlü ve ilkeli politikasının bir sonucudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder