Moskova’daki müzakerelerden Ermenistan sorunu çözülmedikçe, Sovyetler’le anlaşmanın kolayca gerçekleşemeyeceği ortaya çıkmıştı. Bu itibarla Ankara Hükümeti bu meseleyi çözümlemeye karar verdi.
Esasen XV. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, Kızılordu Ermenistan’ı bolşevikleştirmeden harekete geçilmesini ısrarla istemekteydi242. Sovyet Rusya ile çatışmadan doğu sınırları işini halletmek isteyen Mustafa Kemal, durumun açıklık kazanması için bir süre daha beklenmesinden yanaydı. Bununla beraber, 6 Haziran 1920’de savunma durumumuzu ıslah maksadıyla, Soğanlı Geçitlerini işgal için XV. Kolordu Komutanlığınca gereken hazırlığın yapılması uygun görüldü243. Ancak, Çiçerin’in arabuluculuk teklifi, Kafkaslarda İngilizleri boşaltma hazırlıklarına girmeleri ve Türk heyetinin Moskova temaslarının neticesini almak, Ankara’ya gönderildiği bildirilen Sovyet Heyeti ile temas edilmesi, gerekçeleriyle, harekât 20 Haziran 1920 tarihli emirle geri bırakılmıştı. Daha sonraki günlerde Ermeni kuvvetleri, Zengibasan ve Şahtahtını işgal ile Sovyetlerle olan yolları kapattılar. Bu arada Moskova görüşmeleri olumlu olarak sonuçlanamadı. Rusların barış için Van ve Bitlis illerinden toprak istemeleri, Ankara’ya gelen Sovyet sefaret personelinin el altından Çerkez Ethemle irtibatları ve kışkırtıcı propaganda ve gizli örgütlenmeye girişmeleri Ankara’da kuşku yaratmaktaydı. Sovyetlerin Polonya cephesindeki sıkıntıları ve Wrangel ordularıyla uğraşmalarını dikkate alan Mustafa Kemal harekete geçmeye karar verdi (20 Eylül 1920). Harekât baskın şeklinde yapılacak, Gürcülerin tarafsızlığı sağlanacak, ama onlara karşı da tedbirler alınacaktı244.
Esasen Ermeniler aylardan beri hududa tecavüz halindeydiler. Önce Bardız’a yapılan Ermeni saldırısı püskürtüldü. 28 Eylül 1920’de Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir’in kıt’aları harekete geçtiler. 29 Eylül sabahı Sarıkamış, 30 Eylül’de Kağızman kurtarıldı. Sovyetlerin tutumlarının anlaşılması için, Selim hattında bir ay kadar beklenildi.
Bu bekleme süresi içinde, Ermeniler Sovyetlere başvurarak, Türk ileri hareketinin durdurulması ve Türk Ordusu’nun eski sınırın ötesine çekilmesi için çağrıda bulundular. Ayrıca telsizle bütün dünyaya “hareketin amacı Ermenilerin yok edilmesidir” içerikli yayın yaparak dünya kamuoyunu olayla ilgilendirmeye çalıştılar.
Türk Ordusunun başarısı Gürcüleri de telaşlandırdı. Onlar da Sovyetlere başvurarak Moskova’dan yardım istediler. TBMM Hükümeti Gürcistan’ı teskin etti “ Harekâtın amacı Ermenilerin yok edilmesi değildir. Barışsever Ermenistan’a taraftarız, Hareketin amacı, Ermeni tecavüzlerine son vermektir. .... Taarruz süresince, Gürcü Hükümeti’nin sözlü isteğinde belirtilen hat geçilmeyecektir” şeklinde güvence verilerek Gürcistan’ın tarafsız kalması sağlanmıştır.
Türk Ordusu’nun başarısı üzerine TBMM Hükümeti ve onun Başkanı Mustafa Kemal, 21 Ekim’de Rusların Van ve Bitlis illerinden arazi verilmesi yolundaki isteklerinin kabul edilmeyeceğini, Moskova’daki Türk Heyetine bildirdi (21 Ekim 1970).
Bu durumda Mustafa Kemal, Doğuda askeri durumu kesin sonuca ulaştırmak için, Ermeni Ordusunu bir tehdit unusuru olmaktan çıkarmak maksadıyla, Kars’ı hedef alan yeni bir ileri harekât için Cephe Komutanına emir verdi. 28 Ekim’de başlayan harekât sür’atle gelişti. Kars 30 Ekim’de anavatana kavuştu. Ankara, Ermenileri silâhsızlandırmak ve barışa zorlamak amacıyla ileri yürüyüşe devam kararı aldı. 6 Kasım’da Ermenistan ateşkes isteğinde bulundu. Gümrü’nün boşaltılması, silâhların teslimi şartı ile ateşkes 17 Kasım 1920’de yürürlüğe girdi.
Gümrü’de başlayan barış görüşmeleri, 2/3 Aralık 1920’de sonuçlandı. Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın imzaladığı anlaşmaya göre, Kars, Sarıkamış, Kulp, Kağızman ve Iğdır yeniden anavatana kavuşuyor ve Ermenistan silâhtan arındırılıyordu. Ancak anlaşmayı onaylamak mümkün olmadı. Çünkü Ermeni Taşnak Hükümeti yıkılmış, yerine Bolşevik bir hükümet gelmişti.
Ancak bu zaferle Ermeni Ordusu askerî açıdan bir tehdit unsuru olmaktan çıkarılmıştı. Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir tarafından parlak bir şekilde yürütülen askerî harekât hayret edilecek derece az bir kayıpla elde edilmişti. Böylece Sovyetlerle anlaşmayı engelleyen en önemli engel ortadan kaldırılmış, pek çok askerî malzeme ele geçirilmişti, Sovyetlerden gelecek yardım için yollar açılmıştı245.
D. Artvin ve Ardahan’ın Kurtarılması
Ortada çözümlenmesi gereken diğer bir mesele, Artvin ve Batum Sancakları ile ilgilidir. Bilindiği gibi, Misak-ı Millî bu sancakların millî topraklara katılmasını öngörmekteydi. Halbuki konu ile Gürcistan’ın yanı sıra Sovyetler de yakından ilgiliydiler. Sovyetler Azerbaycan’dan sonra Ermenistan ve Gürcistan’ı da Sovyetleştirmek istiyorlardı. Ermenistan 3 Aralık’tan itibaren Kızılorduca işgal edilmişti. 19 Şubat 1921’de Sovyetler Gürcistan’a savaş açtılar. Doğu Cephesi Komutanı, Ruslarla bozuşmamak için Batum ve dolaylarının işgalini sonradan onlarla anlaşmak üzere uygun zamana bırakmak, fakat Artvin ve Ardahan için hemen teşebbüse geçmek fikrindeydi. TBMM 21 Şubat’ta Ardahan sancağının geri alınması için girişimde bulunulmasını istedi. Hükümet Gürcistan’dan Ardahan ve Artvin’in geri verilmesini isteyen bir nota verdi. Kızılordu’nun Tiflis’e girmesinden bir gün önce 23 Şubat’ta buralar Anavatana kavuştular. Gürcistan’daki Türk temsilcisi Albay Kâzım (DİRİK) Bey, Batum’un işgalini istemekteydi.
Ankara, Gürcü Hükümeti’nin teklifi üzerine, Batum sancağı ile Ahıska ve Ahilkelek’in, geçici olarak Gürcistan ve Kafkasya meseleleri çözümlenene kadar, askerî işgaline karar verdi. Gerekçe, Ahıska’daki İslâmları Ermenilere karşı korumaktır. 7 Mart 1921’de Ahıska, 14 Mart’ta Ahılkelek’e girildi. Batum’da halkın alkışları arasında, 11 Mart’ta alınmıştı. Ancak Kızılordu birliklerinin Batum’a gelmesi üzerine, çatışma çıktı. Bu arada Sovyetlerle TBMM Hükümeti arasında Moskova Anlaşması imzalanmış, bu anlaşma ile Batum limanı Gürcistan’a bırakılmıştı. Dolayısıyla Türk birliği 28 Mart’ta Batum’dan ayrıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder