Cumhuriyet Anayasası (20 Nisan 1924)

D. Cumhuriyet Anayasası (20 Nisan 1924)
20 Ocak 1921 Anayasası geçici bir nitelik taşımakta, ihtiyaca cevap vermediği gibi, boşluklar içinde 1876 Anayasası hükümleri saklı tutulmaktaydı. Cumhuriyetin ilânı ve halifeliğin kaldırılmasıyla devletin bünyesinde köklü değişiklikler yapılmıştı. Dolayısıyla geniş kapsamlı yeni bir anayasaya ihtiyaç vardı. Gazi M. Kemal bu maksatla özel bir çalışma grubu oluşturmuş, kendisi de çalışmaları yakından izlemiş ve yönlendirmiştir. Netice olarak 108 maddelik bir taslak hazırlanmış ve 1924 Mart başlarında Meclis’e sunulmuştur.
Tasarı Meclis’de ciddi tartışmalara yol açtı. Yeni tasarı ile ilgili eleştiriler dört kısımda toplanıyordu: 1. Anayasa bir Kurucu Meclis tarafından hazırlanmalıydı, 2. Millet Meclisi’nin yanı sıra ikinci bir Meclis’e ihtiyaç olduğu, 3. Cumhurbaşkanına verilmek istenen veto hakkı, 4. Cumhurbaşkanınca Meclis’i dağıtma yetkisi.
Tartışmalar özellikle Cumhurbaşkanının Meclis’i dağıtabilme ve yasaları veto edebilme hakkı üzerinde yoğunlaştı. Devlet Başkanının seçimlerin yenilenmesine karar verme yetkisi Meclis’ce kabul edilmedi. Veto hakkı ise değişiklik yapılarak benimsendi. Buna göre Cumhurbaşkanı uygun görmediği yasaları tekrar görüşülmek üzere Meclis’e iade edebilecek (Anayasa ve bütçe ile ilgili yasalar hariç), veto edilen yasalar Meclis’ce tekrar benimsenirse, Cumhurbaşkanı bunları ilân etmek zorundaydı.
Meclis’in tasarıda yaptığı diğer bir değişiklik şudur: Cumhurbaşkanınca onaylanan hükümet listesi Meclis’ten güvenoyu alacaktı. Ayrıca 7 yıl olarak belirlenen Cumhurbaşkanlığı süresi Meclis’in görev süresine göre ayarlanarak dört yıla indirilmişti. Anayasa 20 Nisan 1924 günü oylanarak yürürlüğe girdi336.
Anayasa 105 maddelik altı bölümden oluşuyordu. İlk 8 madde ana hükümlerle ilgilidir. Bunlara göre “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” Devletin dinî islâm, resmi dili Türkçe, başkenti Ankara’dır. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne temsilcisi olup Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır. Yasama yetki ve yürütme gücü Meclis’te toplanır. Meclis yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle kullanır. Meclis hükümeti her vakit denetleyip düşürebilir. Yargı hakkı millet adına, usul ve kanuna göre bağımsız mahkemelere verilmiştir.”
İkinci bölümde yasama ile ilgili konular yer almıştır. Üçüncü bölüm yürütme, dördüncü bölüm yargı erki, beşinci bölüm kamu haklarına ayrılmıştır.
Kamu hakları bölümü şunları öngörmektedir: “Her Türk hür doğar, hür yaşar. Hürriyet başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmektir (m. 68). Türkler kanun karşısında eşittirler. Her türlü grup, sınıf, aile ve kişi ayrıcalıkları kaldırılmıştır (m. 69). Kişi dokunulmazlığı, vicdan, düşünme, söz, yayın yolculuk, çalışma, mülk edinme, malını ve hakkını kullanma, toplanma, dernek, ortaklık kurma hakları Türklerin tabiî haklarıdır (m. 70). Cana,mala, ırza, konuta hiç bir suretle dokunulamaz (m. 71). Kanun dışında kimse yakalanamaz ve tutulamaz (m. 72). İşkence, eziyet, zoralım ve angarya yasaktır (m. 73). Hiç kimse mensubu olduğu din, mezhep ve felsefi inanışından dolayı kınanamaz. Asayiş, edep törelerine ve kanun hükümlerine aykırı bulunmamak şartı ile her türlü ayinler serbesttir (m. 75). Kanunda yazılı usul ve haklar dışında kimsenin konutuna girilemez, üstü aranamaz (m. 76). Basın kanun çerçevesinde serbesttir ve yayınından önce denetlenemez (m. 77). Hükümetin gözetimi ve denetlemesi altında ve kanun çerçevesinde her türlü eğitim serbesttir (m. 80). Hiç kimse kanunca bağlı olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye verilemez (m. 73). Kadın erkek bütün Türkler ilk öğretimden geçmek mecburiyetindedir. İlk öğretim Devlet okullarında parasızdır (m. 87). Türkiye’de din, ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlar bakımından herkese Türk denir (m. 88)”. Bu hükümler Büyük Fransız İhtilâlinin dünyaya malettiği değerlerdi ve çağdaş dünyaya ayak uydurmanın temel ilkeleriydi.
Altıncı bölüm çeşitli maddeleri kapsamaktaydı. Bu bölümün 102. maddesi, Anayasada değişiklik teklifi için Meclis tam üyesinin en az üçte biri tarafından imzalanmasını, değişikliklerin ancak mevcudun üçte iki çoğunluğu ile kabul edilebileceğini; ancak Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki birinci maddenin değişmesi için hiç bir suretle teklif yapılamaz hükmünü getirmekteydi. 103. madde de “Anayasa’nın hiç bir maddesi hiç bir sebep ve bahane ile işlerlikten alıkonamaz. Hiçbir kanun anayasaya aykırı olamaz” denilmektedir337.
Laik ve çağdaş Türkiye yolunu açan bu Anayasa günün icaplarına göre birkaç defa değişiklik geçirmiştir. 10 Nisan 1928’de laikleşme ile ilgili hükümler gözden geçirilmiş, 5 Aralık 1934’de 30 yaşını bitiren her kadın ve erkeğin milletvekili seçilmesi, seçmen yaşının da 18’den 22’ye çıkarılması uygun görülmüştü. 5 Şubat 1937’de Anayasa’nın 2. maddesi “Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Millîyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılâpçıdır” ifadesi eklenmiştir.
Gazi M. Kemal, 1924 Anayasası’nı oluşturmakla yeni devletin hukukî dayanağını, Türkiye’nin geçirmekte olduğu tarihi süreç ve zamanın gereklerine uygun bir şekilde sağlamıştı. Kayıtsız şartsız millet egemenliğini temel alan bu Anayasa’da esaslı bir değişiklik yapmadan 1945’te çok partili demokratik rejime geçilebilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder