Atatürk Dönemi Eğitiminde Eğitim Alanında Uygulamalar

2. Uygulama
Daha önce ilgili bahiste belirtildiği gibi, Öğretimin birleştirilmesi yasası ile Mektep - Medrese ikiliği kaldırıldı. Öğretim millî ve laik bir eğitim tabanına oturtuldu. Yabancı okulların başı boşluğu engellendi. Türkiye’deki bütün okullar, Milli Eğitim Bakanlığının denetimi altına alındı. Böylece değişik amaçlı insan yetiştirmeye son verildi. Eğitimde kültür ve ülkü birliği çerçevesinde, Cumhuriyetçi nesiller yetiştirme yolları açıldı.
Atatürk döneminde eğitimin her kademesinde yoğun çalışmalar ve atılımlar gerçekleşmiştir. Bunların üzerinde ayrıntılı bilgi vermeye kitabın hacmi elvermediğinden, belli başlı ana başlıklar vurgulanmakla yetinilecektir.438
Cumhuriyetin ilân edilmesinden sonra idarî reformlar yapılarak Bakanlığın merkez ve taşra örgütü günün ihtiyaçlarını karşılayacak bir hale getirildi. Bakanlık merkez ile İlk, Orta ve Yükseköğretim Müdürlükleri, Teftiş Kurulu, İstatistik Müdürlüğü, Hars ve Sanayi Dairesi olarak teşkilâtlandı. Ayrıca otuz üyeli bir “Büyük Maarif Meclisi” oluşturuldu. 1926’da, Atatürk döneminin değerli Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’nin Bakanlığı zamanında, Milli Eğitim Teşkilât Kanunu çıkarıldı. Bu yasa ile mevcut teşkilâta bir “Dil Heyeti” ile bir “Talim ve Terbiye Dairesi” ilâve edildi. Bunlardan birincisi alfabe ve dil konuları ile meşgul olacaktı. İkincisi ise Milli Eğitimin kurmay çalışmasını yürütecekti. Ayrıca taşra örgütünü denetim altına almak için Maarif Eminlikleri kurulmuştu.
Hızlı bir tempoda yürütülen inkılâpların geleceği, bunları benmseyen cumhuriyetçi nesillerin yetişmesine bağlıydı. Dolayısıyla okul programları Cumhuriyet rejiminin gerektirdiği şekilde yeniden düzenlendi. İlköğretimin devlet okullarında yapılması parasız ve zorunlu olması ilkesi  benimsendi. Atatürk inkılâplarının köylere kadar yayılması için köy okulları ve köye öğretmen yetiştirmeye, imkânlar ölçüsünde özen gösterildi. Ortaöğretim altı yıl olarak benimsendi ve üç yılı Ortaokul, üç yılı da lise olmak üzere uygulamaya konuldu. Lise son sınıfta edebiyat ve fen şubeleri açıldı.
Ortaöğretimde ders kitapları gözden geçirildi. Sosyal bilgilerle ilgili dersler Tarih, Coğrafya, Türkçe, Medeni Bilgiler müfredatı Cumhuriyet esaslarına ve rejimin özelliğine uygun bir yapıya kavuşturuldu. Fen dersi kitapları çağdaş bilgilerle donatıldı. Öğretim laik bir nitelik kazanırken 1929’da Arapça ve Farsça dersleri programlardan çıkarıldı. Cumhuriyetin eğitim alanında getirdiği önemli yeniliklerden biri de okul kapılarını ayırım yapmaksızın kadınlara açmasıdır. Cumhuriyet öncesinde, İstanbul’da üç lise ve Anadolu’da bir kaç öğretmen okulundan başka kızların öğrenim görecekleri orta eğitim kuruluşu yoktu. Atatürk’ün görüşü doğrultusunda ve artan istekler karşısında, Talim ve Terbiye’nin olumsuz tavrına rağmen, 1927’de Mustafa Necati sorumluluğu üzerine alarak, yetmiş kadar ortaokulda “karma eğitim” yapılmasına karar verir. Uygulama başarılıdır, Liselere de teşmil edilir. Bazı eleştirilere rağmen, başlayan hareket yürümüş ve karma eğitim Türk eğitiminin temel ilkelerinden biri haline gelmiştir.
Öğretimin kalitesi, öğretmene bağlı olduğundan Cumhuriyet idaresi öğretmenliği bir meslek haline getirmek için yoğun çaba göstermiştir. Yapılan yasal düzenlemelerle öğretmenliğin tâlim ve terbiye görevini yerine getiren bağımsız bir meslek olduğu ve eğitim hizmetlerinde asıl görevin öğretmenlik olduğu kabul edildi.
Atatürk, Millî Mücadele günlerinden beri her vesile ile çağdaş bilim ve eğitime verdiği önemin yanı sıra öğretmen ve öğretmenlik mesleğine verdiği değeri ifade etmiştir. Bu hususu 1924’te Ankara’da Muallimler Birliği Kongresinde şöyle dile getirir.
“Yeni Nesli; Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır… Cumhuriyet, fikren bedenen, ilmen ve fennen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır. Hiç bir zaman hatırınızdan çıkmasınki, Cumhuriyet sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister.”439
1925’de İzmir erkek öğretmen okulunda öğretmenleri şu sözlerle onurlandırır: “… Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini kazanamamıştır… Bir kütle millet olabilmek için mutlaka eğitimcilere, öğretmenlere, muhtaçtır”.440
Bu görüşlerin ışığında öğretmen okulların yeniden düzenlendi. İlkokullara öğretmen yetiştiren kurumlar altı yıllık bir eğitime tâbi tutuldular. Altı yıllık dönemin ilk üç yılında orta okul programları, sonraki üç yılda da meslekî bir program uygulandı.
Ortaokullara uzman öğretmen yetiştirmek için 1926’da önce Konya, sonra Ankara’da Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü kuruldu. Okul daha sonra Gazi Eğitim Enstitüsü adını aldı.
Liselere öğretmen yetiştiren Yüksek Öğretmen Okulu 1924’de yeniden düzenlendi. Buraya kabul edilen seçme öğrenciler, lisans öğrenimlerini Üniversitelerin ilgili branşlarında, mesleki öğrenimlerini de okul bünyesinde yapmaktaydılar.
Ülkenin sanayileşmesi, ihtiyaç duyulan ara elemanlarının yetişmesi ve ordunun teknik personel ihtiyacını karşılamak için, meslekî ve teknik eğitim kurumlarının modernleşmesi üzerinde duruldu. Türkiye’ye davet edilen yabancı uzmanların önerileri de dikkate alınarak bu okulların yönetimi Bakanlık bünyesine alındı. Mevcut okullar ortaöğretim seviyesinde yeniden örgütlendi. Kültür dersleri artırıldı. Okullara yeni mesleki dersler ve branşlar ilave edildi. Sanat okullarının öğretmen ihtiyacı iki kanaldan sağlandı: Dışarıdan getirilen öğretmenler ve yurt dışına öğrenim için gönderilen öğrencilerden öğrenimini başarıyla bitirip dönenler.
Mesleki ve Teknik Eğitimi yaygınlaştırmak için oldukça önemli miktarda okul açıldı. Bu okulların öğretmenlerini yurt içinden sağlamak maksadıyla Erkek ve Kız Teknik Oğretmen Okulları faaliyete geçirildi.
Atatürk döneminde, yaygın öğretim, halk eğitimi konusunda, dünyada örneği zor bulunan Millet Mektepleri uygulaması ve yeni harfleri öğrenme kampanyası, alfabe değişikliği incelenirken gözden geçirilmişti. Bu okullar sadece okuma ve yazmayı öğretmekle yetinmiyor. Ayrıca bazı temel bilgileri de vermeye gayret ediyordu. Bu okulların yanısıra 1932’de faaliyete başlayan Halkevleri Halkodaları da halk arasında Atatürk İnkılâplarını halka benimsetmek etnik, sosyal ve kültürel ayrılıkları giderme, aydın ve halk kültürünü kaynaştırma bakımından önemli katkıda bulundular.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder