Harf Devrimi Uygulamaları ve Sonuçları

c. Uygulama
Önceki sayfalarda değinildiği gibi, yeni harfleri tanıtma kampanyası, Gazi’nin Sarayburnu konuşmasından sonra başlamıştı. Devlet daireleri Maarif Vekâleti’nin koordinatörlüğünde yeni yazıya geçiş hazırlıklarını yürütmekteydiler. Bakanlar Kurulu kararıyla bütün devlet görevlileri 9 Kasım 1928’den itibaren yeni yazıdan sınava tabi tutuldular. 1 Ocak 1929’dan itibaren bütün devlet dairelerinin yeni yazıya geçişleri sağlanmıştı. Yazışmayı kolaylaştırmak için Türk klaviyesi teşkil edip gereken yazı makinaları sipariş edilmişti. Basının en kısa zamanda ve toptan yeni yazıya geçebilmesi, hareketin başarısı bakımından çok önemliydi. Yasa gereği, gazeteler 1 Aralık 1928’den itibaren yeni harflerle şevkle yazıya başladılar. O sıralarda İstanbul’daki en büyük gazetelerin ttirajı 12.000’i geçmemekteydi. Yeni harflerle yayın başlayınca haliyle tiraj %50’lere varan  oranlarda düşmüştü. Hükümet bu zararı telâfi için gazete ve dergilere, bir süre, aylık yardımda bulundu. Daha 9 Eylül 1928’de Maarif Vekili Mustafa Necatiye: “En büyüğünden ve küçüğüne bütün mektepler bu sene yeni harflerle öğretime devam edecekler” talimatı verilmişti. Millî Eğitimde yoğun bir çalışma başlamıştı. Önce öğretmenler yeni yazıya öğrendiler. Sade Türkçe ile yazılmış olan ders kitapları hazırlandı. Yeni ders yılında artık yeni Türk harfleri kullanıllıyordu386.
Yeni Türk harfleri kısa bir süre içinde çarşı Pazar ve dükkanlarda da yerini aldı. Bütün ticarethane tabelâları süratle değiştirildi. 1 Aralık’dan itibaren sokaklarda artık yeni harfler egemendi.
Harf inkılâbının başarısı yeni yazıyı öğrenenlerin sayısının, eski yazıyı bilenlerden daha çok olmasına bağlıydı. Bunu 1 Ocak’ta 1929’da öğretime başlıyan Millet Mektepleri sağladı. Millet Mektepleri iki kısımdan oluşmuştu. A dersliğinde hiç okuma yazma bilmiyenler, B dersliğinde, A dershanesini bitirenler ve biraz okuma yazma bilenler öğretim görüyorlardı. Ayrıca Okulu olmayan köyler için Gezici Millet mektepleri oluşturulmuştu. Okulların masrafları İl Özel İdareleri ve Maarif Vekâleti bütçesine konulan ödemelerle karşılanacaktı.
Millet Mektepleri’nin başında Başöğretmen olarak Gazi M. Kemal vardı. Büyük Millet Meclisi Başkanı Başbakan, Bakanlar Kurulu, Genel Kurmay Başkanı, CHP Genel Sekreteri, teşkilâtın başkanı sıfatını taşımaktaydılar. Bütün Bakanlık Müfettişleri aynı zamanda bu okulları denetlemekle görevliydiler. Valiler her dönem Bakanlar  Kurulu’na çalışmalar hakkında rapor vermekle yükümlüydüler. İl ve ilçelerde, ileri gelen bürokratlar Parti temsilcisi ve İl Genel Kurul temsilcilerinden oluşan birer yönetim kurulu oluşturulmuştu. Bu kurullar Millet Mektepleri için ödenek, dersane, araç gereç, kitap ve halkın okullara devamlarını sağlamak gibi işleri yürütmekte  idiler. Bu amaçla, okullar, camiler, hükümet salonları, kulüpler, kahvelerden yararlanabileceklerdi. Hapishane müdürleri en az yirmi işçi çalıştıran özel kuruluşlar, çalıştırdıkları kimselere yeni  harfleri öğretmekle yükümlü tutulmuşlardı. 1929-1933 yılları arasında bu okullarda 54,050 dersane açılmıştır. Bunların % % 65,60 köylerdedir. Bu iş için 46.690 öğretmen görev almıştır. Beş yıl içinde bu okullara 2. 305.924 kişi kaydolmuştur. Bunların % 66’sı köylüdür. Bunlardan 1.124.926’sı diploma almıştır.
Bu sayılara dışarda özel eğilim görenleri de katmak gerekir. Ayrıca devlet memurları, ordu mensupları, okul öğrencileri hesaba eklenmelidir. Böylece kaba bir hesapla 1933’de okur yazar miktarını üç milyon civarında tahmin etmek mümkündür. Demek ki mevcut nüfusun yaklaşık dörtte biri okuma yazmayı, beş yıl gibi kısa bir zamanda öğrenmiştir.
Alfabe ve basım tekniğindeki kolaylık, matbaaların ve basılan kitap adedinîn artmasına yol açmıştır.
Görülmemiş bir coşku ve heyecanla yürütülen yeni harfleri öğretme kampanyası 1933’lerden sonra gittikçe hızını kaybetmiştir. Bunun nedeni ödenek azlığıdır. Millet Mekteplerinin giderlerinin ağırlık kısmı il özel idarelerinden sağlanmaktaydı.
Buna rağmen, asgari bir müddet içinde resmi dairelerden eski yazı kalktı. Devlet memurları içinde eski yazıyı müsvedde olarak kullanmakta devam edenler, bu yazıyı bilmeyen insanlar memur olup işbaşına geldikçe gittikçe seyrekleşti. Esasen yazı inkılâbının daha ilk yıllarında yeni yazı bilenlerin sayısı bilmiyenleri geçmişti. Bu oran her yıl ezici bir nisbette artarak devam etmiştir.
Gazi M. Kemal’in “Başöğretmen” olarak inanılmaz bir enerji heyecan ve kararlılıkla bizzat yürüttüğü, ümit edilenden çok daha kısa bir zaman içinde gerçekleştirdiği, harf inkılâbı dış dünya’da da geniş yankılar uyandırdı, özellikle sınır dışındaki Türkler arasında etkili oldu.387
Türkiye sınırları dışında kalan Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya, Onikiada, Kıbrıs, Hatay (O sırada sınırlarımız dışındaydı) Türkleri anavatanı örnek alarak yeni Türk harflerine geçmek için büyük gayret sarfettiler, Engelleri ortadan kaldırdılar. Rusya’da ki Türklerin büyük kısmı da Lâtin harflerini birbiri arkasına kullanmaya başlamışlardı. Böylece Türk kökenli topluluklar arasında bir kültür birliği oluşturulabilme imkânı doğmuş gibiydi. Ancak Sovyetler Birliği’nde bütün Cumhuriyetlerde 1939’da Lâtin alfabesi terkedildi ve Kiril alfabesi kullanma mecburiyeti getirildi.388
Türkiye’deki yazı değişikliği dış dünyada hayret ve hayranlıkla izlendi. Gazi’nin en çarpıcı ve inanılması güç parlak bir başarısı olarak alkışlandı.


d. Sonuçlar

Gazi M. Kemal’in harf inkılâbı, pratik faydaları yanında, etkileri çok uzaklara gidecek sonuçlar doğurmuştur.
Yazı inkılâbının kısa vadede sonuçları, okur-yazar sayısında görülen hızlı artıştır. Öyle ki yazı inkılâbıyla Türkiye baştan başa “Başöğretmen”i Gazi M. Kemal olan bir ilkokula dönüşmüştür. Çocuklar ve hiç okuma yazma bilmiyenler okulları doldurmuş ve kısa bir zaman içinde yeni yazıyı bilenlerin sayısı bilmiyenleri hızla geçmiştir. Yazı inkılâbıyla Gazi cehalete öldürücü bir darbe indirmiş, aydınlıklara giden yolları açmıştır.
Okur yazar sayısının artması, basım kolaylığı, kültür hayatını canlandırmış, renklendirmiştir.
Yeni harflerin yerleşmesi, Türkçe’nin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulmasını, kendi öz benliğini kazanmasını sağlamıştır. Böylece dilde reforma giden yol açılmış, sonuç itibariyle “konuşulduğu gibi yazılan Türkçe” ile yazı dili ile konuşma dili arasındaki uçurum kaldırılmıştır. Yeni alfabe ile Türkiye’deki şive farkları gitgide azalmaya yüz tutmuştur. Böylece millî bütünlük pekiştirilmiştir.
Alfabe değişikliğinin uzun vadeli derin sonuçları kültür alanında meydana gelmiştir. Gazi, yazı değişikliği ile Doğu’ya açılan kapıyı kapatmış, Batı’ya, çağdaş dünyaya yönelik kapıyı açmıştır. Yeni Türkiye yönünü kesinlikle Batı’ya çevirmiştir. İnönü’nün deyimiyle, “Harf inkılâbının bizde tesir ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk. Arap dili üzerinde işlemek hevesi millî kültürü zayıflatmıştır. Bizim devrimizde Lâtin harflerine geçmek Türk dilini ve millî kültürü kurtarmak için esaslı bir etken olmuştur”389.
Yeni Türkiye Lâtin alfabesiyle kültür kaynağını değiştirmiş, çağdaş, dünyaya yeni ufuklara yönelmiştir. Bir anlamda Lâtin alfabesinin kabulüyle, Gazi Türk Rönasansının kapısını açmış oluyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder