Atatürk’ün yetiştiği dönemde ülkede eğitim birliği yoktu. Bir tarafta geleneksel öğretime devam eden ilâhiyat ağırlıklı öğretim yapan medreseler vardı. Diğer tarafta batı örneklerine göre kurulmuş ordunun ihtiyacını sağlayan askerî okullar ile çeşitli meslek mensuplarını yetiştiren meslek okulları, Dar-ül Muallimin (1848), Mülkiye (1859) gibi. Ayrıca azınlıkların kendi cemaatlerinin ihtiyacını karşılamak için açtıkları azınlık okulları vardı. Bunlar dışında kapitülâsyonlardan yararlanarak açılan yabancı okulları faaliyetteydi. Bunların her biri kendi amaçları doğrultusunda adam yetiştiriyordu. Bu okullar içinde askerî okullar zamanın en iyi devlet okullarıydı. Eğitim parasız olduğu gibi dersler ihtisas sahibi öğretmenler tarafından verilmekte pozitif düşünceli, olayları objektif yorumlayabilen vatansever öğrenciler yetiştirilmekteydi.
Gelecek yılların Atatürk’ünün yetişmesinde bu okulların özel bir yeri vardır. Nitekim Selânik Askerî Rüştiye’sinde Mustafa Kemal başarılı, çalışkan bir öğrenci olarak hocaların dikkatini çekti, ve sınıf çavuşu oldu. Özellikle metamatik hocası Yüzbaşı Mustafa Sabri Bey, zekâ ve çalışmasını taktir ettiği öğrencisine senin de adın Mustafa, benim de, arada bir fark olmalı. Senin adının sonuna bir de Kemal (olgun anlamında) koyalım. Önerisinde bulundu. O artık Mustafa Kemal adıyla ünlenecektir.
Askerî rüştiyede Mustafa Kemal’i etkileyen önemli bir olay da annesinin ikinci bir evlilik yapmasıdır. Zübeyde Hanım kocası dolayısıyla aldığı küçük emekli aylığı ile geçinmekte zorluk çekiyordu. Dolayısiyle Ragıp Efendi isimli bir reji memuru ile evlendi. Mustafa Kemal bu evlenmeyi bir türlü içine sindiremedi ve evi terk etti. Uzun süre annesini aramadı. Bu düş kırıklığı onun çalışma azmini daha da çoğalmasına yol açtı. Esasen küçük yaşta babasını kaybetmesi onun kendi gücüne dayanarak hayatta başarılı bir şekilde mücadele etmesinde etkili olmuştu. 1898’de okulu üstün başarıyla bitirdi. Artık askerî idadide (lise) öğrenimine devam etmesi gerekmektedir. Bunun için o İstanbul’u düşünmekteydi. Ancak sınav mümeyyizlerinden Hasan Beyin tavsiyesiyle Manastır Askerî İdadisine yazıldı. Artık 3 yılını Manastırda geçirecektir. Selânik ortamının Mustafa Kemal’in fikri oluşmasında ne gibi etkisi olmuştur? Selânik Makedonya’nın en gelişmiş şehridir. İşlek bir limana sahiptir. Avrupa ile demiryolu bağlantısı vardır. Şehirde çeşitli din mezhep ve ırk mensupları bir arada yaşamaktadır. Selânik’in deniz ve demiryolu bağlantısı bulunması, ticaret merkezi olması, renkli etnik yapısı, şehirde Batı tesirlerine açık çeşitli fikir akımlarının yerleşmesine elverişli bir ortam yaratmıştır. Dolayısıyla Mustafa Kemal çok genç yaşta değişik yaşayış şekline aşina her türlü yeni fikre açık bir ortamda gelişme imkânı bulmuştur5.
Manastır Askerî İdadisinde Mustafa Kemal’in çizgileri daha bir belirginleşir. Arkadaşlarından Ömer Naci6 onda şiir, edebiyat ve hitabet merakı uyandırır. Bu yoldan Namık Kemal’i tanır ve ondan ciddi şekilde etkilenir7a. Mustafa Kemal’in şiir ve edebiyata eğilimini gören kitabet öğretmeni Mehmet Asım Bey onu çağırır “Bak oğlum Mustafa, şiiri falan bırak, bu iş senin iyi bir asker olmana mani olur, diğer hocalarınla da konuştum. Onlar da benim gibi düşünüyorlar. Sen Naci’ye bakma, o hayalperest bir çocuk, ileride belki iyi bir şair veya hatip olabilir, fakat askerlik mesleğinde asla başarılı olamaz.” sözleriyle onun şiirle uğraşmasını yasaklar, fakat Mustafa Kemal de güzel söylemek ve güzel yazmak hevesi hayatının sonuna kadar devam eder7b. Askerî İdadide diğer belirleyici bir etken de fransızca konusunda olmuştu. Daha askeri rüştiyede iken fransızca öğretmeni yüzbaşı Naküyiddin (Yücekök) Bey onunla ilgilenmişti. Mustafa Kemal bir kurmay subayın mutlaka bir yabancı dil öğrenmesi gerektiğine inanıyordu. Amma lisanı zayıftı. Bunu çözümlemek için sılaya gidişlerinde Selânik’teki College des Frères de la Salle’in özel kurslarına devam ederek lisanını geliştirir. Yakın arkadaşı Fethi (Okyar)’nin de bu konuda desteği ile Fransız ihtilalinin öncüleri Voltaire, J.J. Rousseau gibi filozofları tanımış ve siyasî fikirleri filizlenmeye başlamıştır. Bu okulda Mustafa Kemal’i çok etkileyen derslerden biri de tarih olur. Tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey (5. Dönem Diyarbakır Milletvekili) geniş kapsamlı bir tarih görüşü ile Mustafa Kemal’e yeni ve cazip ufuklar açar. İdadide başlayan tarih sevgisi gittikçe büyüyen bir ölçüde onun vefatına kadar devam eder.
Lise öğrenimi süresinde, Mustafa Kemal’i en fazla etkileyen olay 1897 Türk-Yunan Savaşı olur. Türk Ordusu’nun savaş meydanında parlak bir zafer kazanmasına rağmen barış masasında zararlı çıkması gönüllere eziklik getirmiştir. Bu savaş o sıralar 16 yaşlarında olan Mustafa Kemal’de coşkun bir yurt sevgisi uyandırır. Bir arkadaşı ile gönüllü olarak savaşa katılmak için girişimde bulunursa da bu arzusunu gerçekleştirme imkânını bulamaz. Ancak bu kabına sığmaz sonsuz yurt sevgisi bundan böyle Mustafa Kemal’in en belirli özelliklerinden biri olarak kendini gösterir. Manastır Askerî İdadisinin bu çalışkan öğrencisi, 1898 Kasımında bütün derslerden tam not alarak okulunu parlak bir şekilde bitirir. 54 kişilik sınıfta 2. olarak dereceye girer.
Harp okuluna girmesinin arifesinde Mustafa Kemal’in belirgin özellikleri nelerdir?
Okuldaki sicilinde son derece yetenekli, ama kendisiyle kolayca samimi ilişkiler kurulması güç bir karaktere sahip olduğu belirtilmiştir. Mustafa Kemal, idadî öğrenimi boyunca, meslek ve fikir bakımından gittikçe gelişen kendine güvenen, yetişmek ve ilerlemek tutkusuna sahip, çok çalışkan, yurtsever ve seçkin bir öğrenci görünümündedir. Çocukluğundan beri iyi giyinmeyi seven bu öğrenci hayatta başarının çok çalışmaktan geçtiğini öğrenmekle beraber, sırtını dünyaya çevirmemiştir. Gazinoların, kafeşantanların varlığını öğrenmiş, içki ile de hafiften ülfet peyda etmiştir. Bundan sonraki hayatı, ölçüsüz bir yurt sevgisi ve zorlu çalışmalar içinde, daima dünyaya dönük olarak gerçekçi bir yönde, ama yeryüzünün zevk ve nimetlerine sırt çevirmeyen bir çizgide devam eder.
Mustafa Kemal Harp Okuluna İstanbul’da 13 Mart 1899’da başlar, apolet numarası 1283’tür. Henüz 18 yaşı içindedir. Okula başladıktan 2 ay sonra kendini tanıtarak sınıf çavuşu olur. Burada edindiği en iyi arkadaşlarından biri olan Ali Fuat (Cebesoy) ve akademiden sınıf arkadaşı Asım Gündüz’ün anılarından onun Harp Okulu ve Harp Akademisi günlerini öğrenebiliyoruz8.
Harp Okulu’nda birinci yıl saf gençlik hayalleri ve güzel İstanbul’un çarpıcı havası içinde çabuk geçer. Mustafa Kemal dersler kesildikten sonra kendini toparlar ve sınavlarını başarıyla vererek 2. Sınıfa geçer. İkinci ve üçüncü sınıflarda kendini daha çok derslerine verir. Harp Okulu’nda dereceye girmek önemliydi. Zira kurmay sınıfına ayrılmak okulda üstün başarı göstermekle mümkündü. Nitekim Mustafa Kemal 3. Sınıfta 459 öğrenci içinde 8. Olarak dereceye girmiş ve kurmaylığa hak kazanmıştır. Sicil numarası 1317-P.8(1901-P.8)’dir. Harp Okulu’nda Mustafa Kemal’in fikrî gelişmesi hızlanmış ve siyasal bir nitelik kazanmıştır. Bir taraftan gizlice okudukları Namık Kemal şiirleri, diğer taraftan ülkenin fena yönetildiği duyguları içinde, bazı arkadaşları ile (Ömer Naci, Ali Fuat Cebesoy, İsmail Hakkı, vs.) iki - üç sayı devam eden el yazması bir dergi ile fikirlerini Harp Okulu öğrencilerine yansıtmaya çalışırlar. Bu girişim akademide de devam eder ve bir ara tehlike atlatmaya yol açar.
Bu arada bir kurmay subayın dans bilmesi gerektiğine inanan M. Kemal sılaya gidişlerinde dans etmesini öğrenmiş, arzu eden arkadaşlarına da öğretmiştir.
Mustafa Kemal Harp Akademisinde iken onun geleceğini ilk önce keşfeden Osman Nizami Paşadır. Paşa, Ali Fuat’ın babası İsmail Fazıl Paşa’nın evinde onunla konuştuktan sonra kendisini mahcubiyetle dinleyen Mustafa Kemal’e şöyle hitap eder: “Mustafa Kemal Efendi oğlum görüyorum ki, İsmail Fazıl Paşa seni taktir etmek hususunda yanılmamış. Şimdi ben de onunla hemfikirim. Sen bizler gibi yalnız erkân-ı harb zabiti olarak normal hayata atılmayacaksın. Keskin zekân ve yüksek kabiliyetin memleketin geleceği üzere müessir olacaktır. Bu sözlerimi bir kompliman olarak alma, sen de memleketin başına gelen büyük adamların daha gençliklerinde gösterdikleri müstesna kabiliyet ve zekâ emareleri görmekteyim. İnşallah yanılmamış olurum.” Gelecek günler Osman Nizami Paşa’nın kehanetini haklı çıkaracaktır9.
Mustafa Kemal 10 Ocak 1902’de teğmen rütbesi ile Harp Akademisinde öğrenimine başlamıştı. Sınıfta topçu ve süvari okullarından gelenlerle birlikte 43 öğrenci vardı.
Akademi öğretmenleri dil bilen, iyi yetişmiş, seçkin öğretim elemanlarından oluşuyordu. Burada o, bir taraftan mesleki bilgilerini geliştirirken diğer taraftan devletin kaderiyle ilgili konularda arkadaşlarını uyarma gayreti içindeydi. Akademideki sınıf arkadaşı Asım Gündüz’e göre, Mustafa Kemal fransızcasını ilerletmek için bir fransız bayandan ders alır, Paris’teki Jön Türk gazeteleri ile fransızca gazeteleri getirir ve arkadaşlarını etkilemeye çalışırdı10. Bu maksatla Harp Okulunda başladıkları el yazısı ile dergi hazırlama işine tekrar başlarlar. Dergi az kullanılan bir dershanede hazırlanıyor, elden ele dolaştırılıyordu. Ancak bir süre sonra durum Mektepler Nazırı Zülüflü İsmail Paşa tarafından öğrenilir. Bu olayları haber alan Akademi Komutanı ansızın dershaneye yaptığı bir baskında öğrencileri suçüstü yakalar. Fakat görmemezlikten gelir. Takibat yapmaz, sert bir ihtarla yetinir. Böylece meslek hayatlarını söndürebilecek bir tehlike zararsızca atlatılır. Haliyle dergiye ara verilir. Akademi bu hava içinde tamamlanır.
Mustafa Kemal 11 Ocak 1905’te üç yıllık notlarının toplamına göre akademiyi beşinci olarak bitirir11.
Sıra atamalara gelmiştir. O dönemde özel durumu dolayısıyla başarılı subaylar Makedonya’ya gönderilirdi. Mustafa Kemal annesinin ikamet ettiği Selânik’i arzu ediyordu. Atamaları beklerken Mustafa Kemal ve birkaç arkadaşı bir pansiyon kiralar ve arasıra burada toplanarak memleket meselelerini konuşuyor, özellikle ülkenin kurtuluşu için meşruti bir idare kurulması üzerinde duruyorlardı. Padişahı meşruti idareye ancak ordu zorlayabilirdi. Dolayısıyla gidilecek yerlerde teşkilât kurulmalıydı, bunun için de en uygun yerin Makedonya olduğu düşünülüyordu. Zira Makedonya, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan arasında rekabet konusu olduğu gibi, Avusturya ve Rusya dolayısıyla, Üçlü İttifak devletleriyle (Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya) karşı grup devletleri arasında (Rusya, Fransa) çatışma konusuydu. Asayiş bozuktu, çeşitli ırklara mensup çeteler, Müslüman köylerini basıyorlardı. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu ortamın kendileri için elverişli olduğunu düşünüyorlardı. Ancak arzuları gerçekleşmedi. Çünkü aralarına sızan sarayın bir muhbiri onları Padişaha bomba atacak diye jurnal eder. Mustafa Kemal ve arkadaşları tutuklanırlar ve sert muameleye tabi tutulduktan sonra takipsizlik kararı ile serbest bırakılırlar. Bu olayın sonucu olarak Rumeli’de bulunan 2. ve 3. ordular yerine 4. ve 5. ordulara tayin edilirler. Mustafa Kemal 5 Şubat 1905’te Şam’da 30. Süvari Alayında staj yapmak üzere görevlendirilir. Bu bir sürgündür. Zira atama emrinde “Kolaylıkla memleketi olan Selânik’e gidemeyeceği bir yere atanması” kaydı düşünülmüştür12.
Artık öğrencilik yılları bitmiş, hizmet yılları başlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder